Pazar, 11 Ağustos 2019 19:45

Prens Adaları'nın üç afetinden biri: Deprem

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)
Şekil 1. Kuzey Anadolu Fayı Sakarya’nın batısında 3 ana kola ayrılarak Marmara bölgesine yerleşmektedir. Şekildeki fay hatları türleri ve özelliklerine göre renklendirilmiştir. CI: Cınarcık çukuru CE: Merkez Havza çukuru, TE: Tekirdag Havzası çukuru (1, 2). Şekil 1. Kuzey Anadolu Fayı Sakarya’nın batısında 3 ana kola ayrılarak Marmara bölgesine yerleşmektedir. Şekildeki fay hatları türleri ve özelliklerine göre renklendirilmiştir. CI: Cınarcık çukuru CE: Merkez Havza çukuru, TE: Tekirdag Havzası çukuru (1, 2).

Prens Adaları üç önemli tehlike ile karşı karşıya; deprem, yangın ve tahribat. Kuzey Marmara Fayı’na en yakın konumu nedeniyle deprem, adalarımızın ormanlarını ve ahşap binalarını tehdit eden yangın ve imar, çevre ve trafik kargaşası kaynaklı tahribat. Afete dönüşecek bu üç önemli tehlikeyi dikkatinize sunmak istedim, ama ben burada depremi yazdım. Yangın ve Tahribat konularını yetkin ve deneyimli kişilere bıraktım. Yangın ve diğer tahribatlarla ilgili olay ve gelişmeleri adalarımızda uzun süredir yaşayanlar bilirler.

Dünyanın sayılı deprem kuşaklarından biri olan Kuzey Anadolu Fayı 12 milyon yıl önce Anadolu’nun kuzeyini doğudan batıya kırarak Marmara’ya doğru gelmeye başlamış ve 2 milyon yıl önce de Marmara bölgesini oluşan yeni yan kollarıyla sarmalamış ve coğrafyasını biçimlemeye başlamıştır. Kuzey Anadolu Fayı’nın yarattığı bu coğrafik değişim ve buzul devrinin sona ermesiyle başlayan deniz düzeyi yükselmeleri sonucu Marmara Denizi ortaya çıkmıştır. 130 bin yıl önce buzul çağının sonunda Karadeniz’den gelen su Marmara çukurunu doldurmuş ve bugünkü Marmara Denizi son haline gelmiştir. İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi bir cazibe merkezi olmuş, 16 milyonu İstanbul’da olmak üzere Marmara Bölgesindeki nüfus 20 milyona yaklaşmıştır. Kuzey Anadolu Fayı Adapazarı’nın batısında 3 ana kola ayrılarak yan kollarıyla birlikte yoğun nüfuslu Marmara Bölgesini bir pençe gibi sarmalamıştır (Şekil 1). Bu kolların en aktif olanı Kuzey Marmara Fayı, İstanbul’un hemen güneyine doğu-batı doğrultusunda yerleşmiş, yarattığı çek-ayır hareketi ile deniz tabanında derinlikleri 1.100 metreye varan üç tane çukur oluşturmuştur (Şekil 1). Kuzey Marmara Fayı yılda 2-3 santimetrelik bir kayma hızı ile yanal yönde hareket etmekte, yüzbinlerce yıldır her büyüklükte deprem yaratmayı sürdürmektedir. Son 2017 yılda Marmara bölgesi dahilinde büyüklüğü 6.8 ve daha fazla olan 44 deprem olmuştur. Kuzey Marmara Fayı Yassıada ve Sivriada’ya 3 km, diğer adalarımıza 8 km uzaklıktadır. Adalar bu fayın yaratacağı depremin sarsıntılarını en önce algılayan konumdadır.

03 cizelge 1 420xÇizelge 1. İstanbul Deprem Senaryosuna göre İstanbul’da en fazla ağır hasar oluşacak ilk 10 ilçe (1, 2)

Marmara Denizi ve çevresi yerbilimcilerin (jeoloji, jeofizik, jeomorfoloji) yıllarca ilgiyle araştırdıkları bir yer olmuştur. Yerbilimciler bu bölgenin milyonlarca yıldan bu yana süren jeolojik gelişimini incelemişler, depremlere neden olan fay yapılarını haritalamışlar, depremlerin fiziksel özelliklerini belirlemişler ve Marmara bölgesindeki yerleşmelerdeki deprem hasar ve kayıplarını raporlamışlardır. Bu tür çalışmalar 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi sonrası daha büyük ivme kazanmıştır. Başta Kuzey Marmara Fayı olmak üzere Marmara Denizi tabanını kıran tehlike yaratacak fayları yeniden haritalanmış ve tehlike düzeyleri belirlenmiş (Şekil 1) ve olası depremler için kayıp senaryoları üretilmiştir (3, 4) (Çizelge 1). Bu süreçte Marmara bölgesinin deprem tehlikesine yönelik çok sayıda ulusal ve uluslararası bilimsel makale ve rapor yayınlanmıştır. Bu tür araştırma ve incelemeler halen sürmekte ve tehlikenin boyutu hakkında bilgiler ilgili kurumlar tarafından halka ulaştırılmaktadır.

Beklenen depremin nerede, ne büyüklükte ve ne zaman olacağı veya ne zamana kadar olmayacağı konusunda kesin bir tarih verilemez. Deprem tehlike hesapları onay almış bilimsel yöntemlerle tanımsal veya olasılık hesaplarına göre yapılır. Olasılık hesaplarına göre Marmara Denizi’nde 7.0 ve daha büyük bir depremin oluşma olasılığı önümüzdeki 25 yılda %65’e vardığı anlaşılmıştı (5). Bu tehlike her yıl %2 artış göstermektedir. 17 Ağustos 1999 depreminden sonra bugüne kadar elde edilen bilimsel birikimi görmezden gelip, “deprem olacak, olmayacak” kehanetlerinin kaosundan kurtulmamız ve beklenen büyük depremin etkilerini en aza indirecek önlemler almalıyız. 2003’de İBB ve Üniversiteler tarafından hazırlanan, çok değerli bir çalışma olduğunu belirttiğimiz ancak bugüne kadar göz ardı edilen İstanbul Deprem Master Planı derhal revize edilip İstanbul’un deprem risklerini azaltacak strateji ve projeleri uygulamaya konulmalıdır. Bu kapsamda Büyükşehir Yasası’nda yer alan görevlerin ilçe belediye başkanlıklarının görevleriyle de uyumlu ve risk azaltma odaklı “Sakınım Planlama Başkanlığı” gibi yeni bir yapılanmayla oluşacak birim marifetiyle yerine getirilmesi sağlanabilir.

Depremi durduramaz ve önceden haber veremezsiniz ama tehlikeyi hesaplayabilir, olası etkiyi öngörebilir, hazır olabilir, önlem alabilir ve böylece risklerini en aza indirebilirsiniz. Bugün iki en tehlikeli fayın dibinde yerleşmiş şehirlerden biri Kaliforniya’daki 4 milyon nüfuslu Los Angeles, diğeri 16 milyon nüfuslu İstanbul’dur. 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi üzerinden 20 yıl geçti. Bu depremden aldığımız derslerin bize verdiği ödevlerin ne kadarını yerine getirdiğimizin sorgulanması zamanıdır. Kehanetlerle uğraşacak vaktimiz yoktur. Ödünsüz uygulanacak bir sakınım planı (*) altında İstanbul’u olası bir büyük depreme hazırlama seferberliğinin başlatılması gerekir.

Adalarda deprem kaynaklı kayıp risklerimiz ne boyutta?

İBB tarafından 2002 yıllarında yayınlanan İstanbul İlçeleri için hasar ve kayıp değerleri içerisinde ağır hasar oranı %25’e varan bir değerle kaybı en yüksek olan ilçe Prens Adaları’dır (Çizelge 1). O yıllardaki deprem tehlike değeri, bina sayısı ve nüfus göz önüne alındığında Adalar İlçesi ağır hasar alan bina ve insan kaybı sayısı ve yüzdesi bakımından en fazla kayıp değerlerine sahiptir. Bugünkü koşullara göre acaba depremde kaybımız ne boyutta olacaktır? Mevcut durum bize özellikle Adalar için riskleri azaltma uygulamalarının acil olduğunu göstermektedir.

04 cizelge 2 420xÇizelge 2. Yeni Türkiye Deprem Tehlike Haritası’na göre Prens Adaları’nda 50 yılda %10 aşılma olasılığı için (475 yıllık yineleme dönemi) beklenen en büyük yer ivmesi değerleri ve eski haritaya göre artış oranları (https://tdth.afad.gov.tr/).

Acaba adalarımızda deprem tehlike değerleri eski harita değerlerine kıyasla ne kadar değişmiştir? 1 Ocak 2019’da yürürlüğe giren yeni deprem tehlike haritasına göre adalarımızda beklenen en büyük yer ivmesi önceki deprem tehlike haritasına göre %26 ile %37 arasında artmış bulunmaktadır (Çizelge 2). Deprem tehlikesi en fazla olan adalarımız Yassıada ile Sivriada’dır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü “İstanbul Kıyılarını Etkileyebilecek Tsunamiler için Benzetim ve Hasar Görebilirlik Analizi” projesi (1) yapmıştır (Yüklenici Firma: Japonya OYO Int. Co.). Proje bulgularına göre, Marmara Denizi tabanında oluşacak büyük bir depremin İstanbul kıyılarında oluşabilecek en büyük dalga tırmanma yüksekliği ortalama 5 m, tsunami dalgasının kıyılara erişme zamanı 5-10 dakika, kıyılarda tırmanma (baskın) mesafesi 150 metreye kadardır (Şekil 2). Depremin adalarımıza yakınlığı düşünülürse ilk ve en yüksek tsunami dalgaları Yassıada ve Sivriada’ya daha kısa sürede ulaşacaktır. Adaların kuzeye bakan kıyılarında tsunami tırmanma yükseklikleri daha düşük olacaktır. Tsunaminin İstanbul ve Adalar kıyılarında etki edeceği bölgeler; sığ deniz alanları, liman ve tekne barınakları, ırmak ve dere ağızları, denizden yüksekliğe göre değişmek üzere kıyıdan 100-150 metre uzaktaki kara alanlarıdır. Tsunami oluşması durumunda, Marmara denizinde etkili olma süresi 90-120 dakika olacaktır.

 

02 tsunami sekil 2 840xŞekil 2. İstanbul Kıyılarını Etkileyebilecek Tsunamiler için Benzetim ve Hasar Görebilirlik Analizi projesinde Adalar ve çevresi için hesaplanan tsunami tırmanma yükseklikleri (6).

 

Adalarda yapıları depreme nasıl hazırlayacağız?

2012 yılında çıkan 6306 sayılı yasa ile kentsel dönüşüm adına yapılan girişimler risk önceliklerini belirlemeyen, bütüncül bir kentsel tasarım uygulaması yapmayan, hak sahipleri ile uzlaşma yollarını açmayan ve barınma haklarını zorlayan rant uygulamalarına dönüşmüştür. Plansız alanlarda toplu dönüşüm yerine parsel bazında yoğunluk arttıran “kat karşılığı inşaat” uygulamaları yapılmaktadır. Adalar ve Fatih-Eminönü gibi yerleşim alanlarının SİT alanı olması nedeniyle özel durumları vardır. Bu alanlarda olası büyük depremin risklerini azaltacak iyileştirme ve güçlendirme girişimleri, bazı kamu binaları dışında yapılamamıştır. Halbuki, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) hazırladığı Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) raporunun “Hedef B2 : Tarih ve Kültür Mirasının Depremlerden Korunması” başlığı ile güçlendirme uygulamaları için hedefler belirlenmiştir (7). Buna rağmen Adalar İlçesi gibi çok değerli bir koruma‐kollama alanında deprem güvenli yaşamın sağlanmasında tarih ve kültür mirası dahil mevcut yapılar için güçlendirme ve geleceğe miras bırakmaya yönelik projeler başlatılamamıştır. Bu ek diğer bir sorun da Adalar İlçemizin yenilenen 1/1.000’lik Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’nın onaylanıp uygulamaya konulamamasıdır. Adalarımızın her türlü yapı dahil tarih ve kültür mirasının depremden korunması ve maddi ve manevi kayıplarının azaltılması amaçlı güçlendirme ve iyileştirme uygulamalarının başlatılması ve gerekli kaynakların yaratılması gerekir. Bu konuda Adalar Belediyesi, Adalar Kaymakamlığı, ilgili Koruma Kurulu, Adalar Kent Konseyi ve STK’lar arasında iş birliği yapılmalıdır. Depremin ne zaman geleceği bilinmez!

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan - İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü E. Öğretim Üyesi

 

(*) Sakınım planı bütünleşik afet yönetiminin bir önemli bir parçası olup; ülke, bölge, büyükşehir ve kent bütünü veya daha küçük yerleşim merkezi düzeylerinde, her tehlike ve risk türüne göre hazırlanan mekânsal, sosyal, ekonomik, yasal ve yönetsel önlemlerin eş güdümünü sağlayan, farklı risk sektörlerine ilişkin risk azaltma projelerini bütünleştiren kapsamlı bir plandır

Kaynaklar

(1). İBB-OYO, 2009. Deprem Rı̇sk Yönetı̇mı̇ ve Kentsel İyı̇leştı̇rme Daı̇re Başkanlığı, Deprem ve Zemı̇n İnceleme Müdürlüğü, Anadolu Yakası Mı̇krobölgeleme Rapor ve Harı̇talarının Yapılması, Ana Rapor, Kasım 2009, İstanbul Büyükşehir Belediyesi-Oyo International Corporation, 864 Sayfa.

(2). Armijo, R. ve diğ., 2005. Submarine fault scarps in the Sea of Marmara pull-apart (North Anatolian Fault): Implications for seismic hazard in Istanbul, Geochemistry, Geophysics, Geosystems, An Electronic Journal of the Earth Sciences, Published by AGU and the Geochemical Society, Volume 6, Number 6, Q06009, doi:10.1029/2004GC000896, ISSN: 1525-2027.

(3) İBB-JICA Raporu, 2002. Pacific Consultants International, OYO Corporation, “The Study on a Disaster Prevention/Mitigation Basic Plan in Istanbul Including Seismic Microzonation in the Republic of Turkey,” Japan International Cooperation Agency (JICA) tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB)’ye sunulan rapor

(4). İstanbul İçin Deprem Master Planı (İDMP), 2003. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Planlama ve İmar Dairesi, Zemin Ve Deprem İnceleme Müdürlüğü, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, 7 Temmuz 2003, 1344 sayfa.

(5) Parsons, T., 2004. Recalculated probability of M > 7 earthquakes beneath the Sea of Marmara, Turkey, J. Geophys. Res., 109, B05304, doi:10.1029/2003JB002667.

(6) Eyidoğan, H. 2017. Tsunami ve Prens Adalarımız, Adalı Dergisi Eylül 2017 Sayi 147

(7) Eyidoğan, H., 2017. Prens Adaları halkının ve tarih ve kültür mirasının depremlerden korunması görevi depremden sonraya mı kaldı?, Adalı Dergisi Nisan 2017 Sayi 142

 

Son değişiklik Çarşamba, 14 Ağustos 2019 18:56
Yorum yapmak için oturum açın