Ayten Küpeli, annesinin vasiyetini yerine getirdi!
Büyükada Hastanesi’nin açılışında binayı gezerken bir oda dikkatimizi çekti. Daha doğrusu oda kapısındaki tabelaya hüzünle ve gururla bakan bir çift gözü yakalamak dikkatimizin çekilmesine vesile oldu. Hemen yanına yaklaşıp, buradan güzel bir öyküye tanıklık edeceğimizi fark ettik.
Tabelada “Merhum Hadi Küpeli ve Elif Küpeli anısına tefriş (döşenmiştir) edilmiştir” yazıyordu. Hüzünlü ve gururlu gözlerin sahibi de uzun yıllardır Büyükada’da yazlıkçı olan Ayten Küpeli’ydi.
Tereddütsüz yanına yaklaşıp, “Bu tefrişin mutlak bir hikâye yolculuğu var, ne dersiniz?” dedik. “Anlatayım mı gerçekten?” dedi. Başlayın Ayten Hanım dedik…
“Ben, Eczacı Ayten Küpeli. Eczanelerin sanal ortama, her şeyin birkaç tuşla halledilmesi sistemine geçtikten sonra emekli oldum. Yani bir sağlıkçıyım ben de.
Birkaç yıl önce, annemi kaybetmeden önce Büyükada Sağlık Ekibi’nde yer almıştım. Tam da Gezi dönemiydi. Sağlık adada büyük bir sorundu. Ekiple birlikte, akşamları yorgun bir şekilde eve girdiğimizde günün değerlendirmesini yapmak üzere çaylarımız eşliğinde balkona çıkıyorduk. O dönem Anneciğim de yanımda, evde. Adanın bir hastaneye, bir sağlık tesisine ihtiyacı her zamankinden daha çok diye konuşuyor, neler yapabiliriz hususunda çözüm odaklı düşünce üretmeye çalışıyorduk. Kimimiz ilk yardım dersleri verelim, kimimiz sağlık çantaları oluşturalım vb. diyorduk.
İlerleyen günlerde Annemin sağlığı bozuldu ve apar topar hastaneye götürdüm onu. Annem, Büyükada Hastanesi’ni görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. “Yakışıyor mu bu adaya şimdi Ayten?” dedi. “Günü kurtarmak için sağa sola koşturup, emeğini ve bütçeni çarçur edeceğine, buraya güzel bir hastane yapılması için katkı sun!” diye devam etti. Tabi ada hastanesinde anneme müdahale edecek bir ortam ve olanak yok. Evi kapattım ve Ankara’ya gittik. Annem Ankara’da hastanede iki ay yoğun bakımda kaldıktan sonra yaşama veda etti. Onun Büyükada’daki evde söyledikleri bana vasiyeti olarak kaldı.
Sıvadım kolları. Hemen bir araştırmaya başladım. Büyükada Hastanesi için ben bağışta bulunmak istiyorum dedim. Olmaz dediler. Bağış yasak! Kartal Lütfi Kırdar Hastanesi’ne gittim. Hastane Yöneticisi Doç. Dr. Recep Demirhan ile görüştüm. Durum bu, bir şeyler yapmak istiyorum dedim. Doktor Recep Demirhan’da gerçek bir kamu ahlakı ve halkı için yararlı olmak isteyen sağlıkçı kimliği gördüm. Çalışkan ve devlet eliyle sağlığın ücretsiz halka ulaştırılması mantığına sahip bir kişi izlenimini bıraktı bende. Ben de öyle düşünüyorum çünkü…
Dr. Demirhan, bu konuda yapabileceğim bir şey olduğunu söyledi. “Kartal Lütfi Kırdar’da Kök Hücre ve Çocuk Bakım Ünitesi kuruluyor, dilersen buraya bağışta bulunabilirsin. Büyükada’daki hastanede de Annen için bir oda tefriş edebilir ve odaya senin adını verebiliriz” dedi.
Ben, benim adımın verilmesini istemedim. Rahmetli Babam ve Annemin –ışıklar içinde yatsınlar- adlarının verilmesini istedim.
Sonraki günlerde hastane açılana kadar Annemin vasiyetine uygun koşturmacalarım devam etti. İnsan sağlığı için emeğimi ve birikimimi sunmak beni de mutlu etti. Adalılardan da bazıları bu örnekten etkilenerek katkıda bulunmaya başladılar. Şu an açılışı yapılan bu hastanede Anne ve Babamın adının bu odada yaşaması bana huzur veriyor. Anneciğimin vasiyeti yerine gelmiş oldu, hastanemiz de adaya yakışır bir hastane oldu.
Ayrıca bu oda bir şeye daha dikkat çekti. Hasta yakınları hastalarına refakat ederken çok problem yaşıyorlar. Kalacak yer sorunundan dolayı. Eğer böyle tefriş edilmiş odaları çoğaltırsak, hastalar da daha nitelikli, yakınlarına yük olma kaygısı taşımadan –ki çoğu öyle düşünüyor ve refakatçiler de kalacak yer sorunu var diye refakat etmekte tereddüt yaşıyorlar- bakım hizmeti alırlar. Yine Büyükada Hastanesi özelinde sağlık çalışanlarının nöbetlerde kalabilecekleri odaları yok şu an maalesef. Bu oda hasta yoksa onlara da hizmet veriyor. Doğrusu bu da beni iki yönlü mutlu ediyor.
Bu hastaneye emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletiyorum. Ben daha da güzel bir sağlık tesisine kavuşmak için koşturmaca ve katkılarıma devam edeceğim…”