2018 yılı Haziran ayında Adalar’da en çok ne konuşuldu dense, ilk yanıtınız bütün Türkiye’nin kaderini belirleyecek seçimler olurdu değil mi? Öyle ya, yeni ve ne olacağı belirsiz bir sisteme geçilmesi hazırlıklarındaydık. Neler olabileceği konusunda da az çok fikir sahibi olmuştuk aslında, referandumdan bugüne geçen 1 yıl içinde. Türkiye her yönüyle demokrasiden, önüne hedef olarak koyduğu batı uygarlığından adım adım uzaklaşmaktaydı.
“Kapalı odanızdan çıkın, çevrenize bakın ve yanıtlarınızı sokakta arayın. / Her yerde barışçıl ve silahsız yurttaş yığınlarını kurşunlayarak / iç savaşı başlatan bizzat hükümet olmamış mıdır?” Lenin (İki Taktik)
Türkiye 24 Haziran’da sandık başına gidiyor. Hem de erken bir seçimle... Doğacak çocuk prematüre.
2017’de kaybettiklerimize yenileri eklenerek 2018’i karşıladık. 2018’de “korkudan” korkmuyoruz diyoruz! Günümüzü umuda ayarlıyoruz!
2017 Ocak ayına girişin ilk günü olan 1 Ocak’ta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu 2016 basın raporunu açıkladı. Rapora göre 2016 yılında 780 gazetecinin basın kartı iptal edildi, 839 gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle açılan davalarda hakim karşısına çıktı. 189 gazeteci sözlü ve fiziksel saldırıya uğradı. 148 gazeteci ise yeni yıla cezaevinde girdi. Rapora göre işsiz gazeteci sayısı ise 10 bini aştı.
Kınalıada’da şu son günlerde adalıların diline doladıkları, bazı kişileri gerçekten ilgilendiren, bazı duyarsız kişilerin de umursamaz tavırlarını açıkça belli ettikleri bir konu var: İkametleri Ana karadaki adreste mi bıraksak, yoksa Adalar beldesini mi tercih etsek?
24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın 94. yıldönümü Heybeliada İnönü Müzesi’nde geniş bir katılım ile kutlandı. Her yıl düzenlenen kutlama programının bu yılki vurgusu “Cumhuriyet’e elveda dememek için!” oldu.
Aslında biz bu hayatı burkan bir şey yaptık; rutinin dışına çıktık, statüko harici bir irade beyan ettik. Örgütlü bir iradedir bu. Biz ah vah eden, içki masalarında konuşulanlar dışında somut pratik adım atılmayan bir yaşamdan öte hayata ve yaşama dair işler yapan ve üreten, eylem yapan adalıya dönüşen bir irade olduk ve bunu ilan ettik.
Bütün dünya, ‘Dünya Çocuk Hakları Günü’ için hazırlıklar yaparken, 1995 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne imza atan Türkiye de, çocukların tecavüzünün meşrulaşmasına hizmet edecek bir önergeyi mecliste yasalaştırmak için hazırlık yapıyordu.
Her yıl olduğu gibi dualarla, iyi dileklerle, umutla başladığımız yılı, düş kırıklıklarıyla bitiriyoruz. Ve yine her yıl olduğu gibi, bir önceki yılı arayarak, daha beterinden korkarak. Ülkemizde her konuda “Gelen gideni aratır” kavramı asla şaşmaz. Ne umarsak tersi çıkar, düşlediğimiz her şeyin sonu hüsrandır.