Perşembe, 13 Haziran 2019 21:23

Adalar’ın mimari mirası nasıl korunur?

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

İstanbul Adaları Kentsel Sit alanı bir bütün olarak ele alındığında çok özel bir değere sahip. Her ne kadar 70 ve 80’lerin rant odaklı imar politikaları Adalar’da ciddi yıkımlara yol açmışsa da, ayakta kalanlar İstanbul’un 19. Yüzyıl ile birlikte 20. Yüzyıl sivil mimarisini, bu küçük kara parçalarında bir bütün olarak izleme imkanı vermekte.

Bu yanıyla Adalar, birer mimari açık hava müzesi niteliğindedir. Farklı dönemlerin farklı mimari stilleri estetik bir harmoni yaratmıştır.

Tek tek her yapı kendi taşıdığı kültür değerinin yanı sıra bulunduğu parseli, yöneldiği kent mekanını, sokağı meydanı oluşturur. Bu durum seksenlerden önce çok daha kesintisiz ve netti. Bu kıyım dönemi Adalar’ı oluşturan bazı cümlelerin yapılarını bozmuş fakat manzumenin ifade etmek istediği anlamı tam anlamıyla ortadan kaldıramamıştır.

Kırık ama okunabilen bir antik dönem tableti gibidir Adalar. Bundan sonrası için amaç elimizde kalan bu tableti korumak olmalıdır.

Denebilir ki Adalar SİT alanıdır ve koruma altındadır. Doğru, Adalar Kentsel SİT alanındaki her yapı için yeterli koruma zırhı oluşturan mevzuat vardır ama ne yazık ki, uygulamada bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da gri alanlar kolaylıkla yaratılmakta, denetimsizlik ve yasal boşluklar da aykırılıklara cesaret vermektedir.

Son iki yılda yaşanan üç yıkım, yaratılan güncel gri alanların ne olduğu konusunda fikir vermektedir.

Adalar’ın modern mimarlık dediğimiz 20. yy mimari mirasının değerli parçası Bernardo MOTOLA’nın tasarımı olan Büyükada Nizam’daki tek katlı ev, aynı dönemin mimarı ve Motola ile ortak projelere imza atmış Elio VENTURA’nın tasarımı olan Burgazada’da İndos’daki bir apartman ve gene Büyükada’da hiçbir özelliği yokmuş gibi duran ama çok önemli bir serinin değerli bir parçası olan tek katlı kendi halinde bir ada evi.

Bu üç ev, son iki yıl içinde yıkıldı. İkisinin yerine niteliksiz, çirkin denilebilecek binalar yapıldı.

Konu ettiğimiz bu binaların ortak iki özelliği vardı, gündeme getirmek istediğimiz. Birincisi, tescil edilmemişlerdi. Yani, kayıt altına alınan “taşınmaz kültür varlıkları” listesinde bulunmamaktaydı.

İkinci önemli ortak özellikleri de, “yeni deprem yönetmeliğine göre dayanıksız” bulunmuş olmalarıydı.

Ve sahipleri tarafından başvurularak ve “gerekli izinleri” alınarak yıktırıldılar.

ADADA TESCİLSİZ BİR BİNAYI NASIL YIKABİLİRSİNİZ?

Bu yıkımların dayandığı mevzuat, binanın depreme dayanıksızlığının raporla saptanması üzerine kurulmuştu. Bina tescilliyse güçlendirme zorunluydu ama tescil zırhında değilse, güçlendirme yerine yıkım gerçekleşebiliyordu var olan mevzuata göre.

Yeni deprem yönetmeliğine kalırsa, Adalar’daki neredeyse bütün binalar dayanıksız sayılabilmekteydi ve de tescilsizse devreye doğrudan bu mevzuat girmekte ve kararlar güçlendirme değil de yıkım olarak çıkmaktaydı. Yıkım kararlarının gerçekleşmesi önce bir üniversiteden alınan rapora sonra da bu raporu referans gösteren koruma kurulunun onayına bağlı olmaktaydı.

Motola evi için karar böyle verilmişti. Gebze Teknik Üniversitesi raporunda “...... İstanbul ili, Adalar ilçesi, Meşrutiyet mahallesi, Çankaya sokağı adresinde yer alan, 31 Pafta, 131 Ada 29 Parsel No ile tapuya kayıtlı olan yığma/betonarme binanın olası bir deprem durumunda can güvenliğini tehlikeye sokacağı dikkate alınacak olursa, yıkılarak mevcut yönetmelik doğrultusunda yeniden inşasının daha uygun olacağı görüşü hakim olmuştur. “ denilmekteydi.

Akademik kurul nesnel incelemesini yapıp binanın sadece deprem riski taşıyıp taşımadığını söyleyeceğine, tamamen öznel bir tavırla ne kurula ne de mal sahibine hiçbir açık kapı bırakmadan yapıyı yıkma tavsiyesinde bulunmuştu. Kurul da bu öznel tavrı sanki bir üst karar gibi kabul edip kendi yetki ve ilgi anında hiçbir sorgulama yapmadan yıkım kararı verebilmişti.

Koruma Bölge Kurulu’nun konuya ilişkin kararında şöyle deniyordu:

 “... Can ve mal emniyeti açısından tehdit arz eden riskli yasal yapılarla ilgili olarak onaylı 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planı koşulları ve ilgili Mevzuat doğrultusunda Kurulumuza başvuru iletilmesi durumunda değerlendirilebileceği” şeklindeki kararı açıktır ki bina sahibinin mağduriyetinin engellenmesi gerekçesine dayanmaktadır. (karar no 2346, karar tarihi 25/12/2014)

Kurulun raportörü “modern mimari tarzında yapıldığı ve günümüzde kullanılmadığı“ saptaması yapmıştır. Ancak binanın kamu alanına (yola) tehlike arzeden bir konumda bulunmadığı, kendi bahçesi içinde olduğu ve kullanılmadığı, ayrıca mal sahibinin ikametinin burada olmadığını buna göre barınma açısından da bir mağduriyetinin söz konusu olmadığı ayrıca binanın da durduğu yerde yıkılacak, maili inhidam tehlikesi gösteren bir durumda olmadığı” dikkate alınmamıştır.

Raportör “Modern Mimari Tarzı" şeklindeki ifadesi ile bir kültür varlığı kategorisine atıf yapmaktadır. Fakat binayı değerlendirmekte daha ileri gitmemektedir. Bu şekilde hakkında yıkım, yok edilme kararı olan bu binanın tescile değer bir kültür varlığı olup olmadığını tartışmamaktadır. Raportörler ve kurul, Motola evinin geçmişte tescillenmemiş olmasını ve bugüne kadar kurula sunulan aday binalar listesinde yer almamış olmasını bu konuyu tartışmamak noktasında yeterli görmektedir.

Koruma kurullarının asli görevi yapıların korunması gereken kültür varlığı olup olmadıklarını belirlemektir. Ayrıca yıkılması yönünde karar verilme aşamasında bu tip yapıların kültür değerlerinin tartışmaya açılmasını sağlamak ve sonuçlarını raporlamak koruma kurullarının görevidir. Koruma Kurulu bu olayda, Gebze Teknik Üniversitesi'nin kendi yetki sınırlarını aşarak vermiş olduğu “ yıkılarak mevcut mevzuata göre yeniden yapılması” şeklindeki ifadesini tasdik etmiştir. Bu durum kurulun asli görevini yapmadığını gösterir. Kendi alanında yetkisiz ve usulsüz davranmıştır.

İnşaat teknolojisinin gelişmişlik düzeyi bugün her türlü yapının güçlendirilmesi ve korunmasına olanak sağlar. Yeter ki güvenmemiz gereken doktorlar hastayı öldürürseniz hastalık geçer demesinler ve yeter ki kültür kurumları önceliği kültür değerlerinin korunmasına versin. Eğer bu mekanizma sürekli işlerse tek tek binalarla birlikte kentsel sit de yok olur.

1/5000 İMAR PLANI MAHKEME TARAFINDAN İPTAL EDİLDİ NE DEĞİŞTİ?

Koruma Kurulu kararı verirken, Adalar 1/5000 ölçekli Koruma Nazım İmar Planı’na atıf yapmıştı. Plan, 21/09/2017 tarihinde idare mahkemesi kararı ile iptal edildi. Böylelikle kurul kararı dayanaksız kalmış oldu.

Bu durumda yasa gereği 5.nolu Koruma Kurulu geçiş dönemi yapılaşma koşulu olarak 27/03/2018 tarihinde benzer bir karar daha verdi.

“ Bu aşamada geçiş dönemi yapılaşma koşulları olarak,

* Can ve mal emniyeti açısından tehdit arz eden ruhsatlı riskli yapılara ilişkin; üniversitelerin ilgili bölümlerinden alınacak rapor ile, güçlendirme veya mevcut yapı oturum büyüklüğü ve iki katı aşmayan yeni yapılanma projelerinin ... mer’i mevzuat doğrultusunda Kurulumuza iletilmesi durumunda değerlendirilebileceğine karar verildi.”

Planın varlığı ile yokluğu arasında, Koruma Kurulu açısından bir farklılık bulunmadığı, aynı kararın bugünkü geçiş dönemi içinde de verilebileceğinin altı çizilmiş oluyordu.

Kısaca kurula göre aynı yöntem ile yıkımları yapmak mümkündü. Belki bu yeni karardaki tek teselli “güçlendirme” sözünün kullanılması ve bir tartışmanın kapısını aralık tutulması sayılabilirdi.. Fakat esas değişmiyordu.

Bu kararla da yetinmeyen Koruma Kurulu’nun imar planları hazırlanıncaya kadar (ki bu süre tahin edilemeyecek kadar uzun olabilir) ayrıntılı bir “geçiş dönemi yapılaşma koşulları kararı aldığı ve bu kararın Ankara’daki Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulundan onay beklediği biliniyor. Bu düzenlemenin de iptal olmuş 1/5000 plana bağlı olan onaylanmamış 1/1000 plan kararlarına dayandırarak yaptığını da biliniyor.

Adalı’nın nisan sayısında, Adalar Kent Konseyi’nin Mimarlık ve Şehircilik Çalışma Grubu’nun bu konuda bir görüş yazısını yayımlamıştık. http://www.adalidergisi.com/cms/adali-dergisi/2010-2019/2019/sayi-167-mayis-2019/makale/2668/adalar-kent-konseyi-mimarlik-ve-sehircilik-calisma-grubu-uyariyor

Burada belirtilen endişeler şiddetle varlığını korumakta.

KAYIT ALTINA ALINMAMIŞ KÜLTÜR MİRASI

Adalar’ın taşınmaz kültür mirası sayılan yapıların tamamı ne yazık ki kayıt altına alınamadı. 19. yy binalarının hemen tamamı tescil edildi ama 20. yy binaları için aynı şey söz konusu değildi. Ancak 13.03.2012 tarihli ve 28232 Resmi Gazete sayılı Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik’in 4.Maddesinin b fıkrasında “Ondokuzuncu yüzyıl sonrasında yapılmış olmasına rağmen önem ve özellikleri bakımından korunmalarına gerek görülmesi veya bu yapıların ait oldukları dönemin kendine özgü niteliklerini anlatan belge niteliğinde olması ya da var olan bir geleneğin hala sürdüğünün göstergesi olan ve bir bütünün parçası olarak çevreye katkıda bulunan taşınmazlardan olması,” durumunda tescillenebileceğine işaret ediyordu.

Adalar’da bu fıkranın kapsamına giren birçok yapı kayıt altına alınamamıştı ve kıyım bu yapılar üzerinde, yukarıda örnekleri görüldüğü üzere devam etmekteydi.

“c) Tek yapılar için; taşınmazın sanat, mimari, tarihi, estetik, mahalli, dekoratif, simgesel, belgesel, işlevsel, maddi, hatıra, izlenim, özgünlük, teklik, nadirlik, homojenlik, onarılabilirlik değerlerinin yanı sıra, yapısal durum, malzeme, yapım tekniği, biçim bakımından özellik göstermesi, kent ve çevre kimliğine, dokusuna katkıda bulunması, yöresel yaşam biçimini yansıtması,” şeklinde bir koruma kapsamı sunmaktadır.

2011 yılında devreye giren fakat bugün iptal edilmiş olan 1/5000 ölçekli Adalar Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı bu mirasın korunmasına olanak sağlayan tespitler ve raporlar düzenlemiş ve tavsiyelerde bulunmuştu. Bu doğrultuda atılan bir kaç adımla bazı 20. yy yapıları tescillenmişti. 1/1000 planların hazırlanma dönemi olan 7 yıllık süre içinde yapılaşma yasağı Adalar Kentsel Sit alanını önemli ölçüde korumuş, ama yukarıdaki örneklerin tekil de olsa önüne geçilememişti.

NEDEN TEK YAPI TESCİLİ?

Yıkımları ile içimizi acıtan bu yapılar eğer tescil edilmiş olsalardı bugün vardılar ve çevrelerine değer katmaya devam ediyorlardı. Kentsel siti bir bütün olarak düşünüp buna göre kararlar geliştirmezsek elimizde kalan bu kentler bir ucubeye dönecek.

Korunacak binalar kadar önemlisi korunacak sokaklar ve meydanlardır. Bir kent parçası sit olarak ilan edilmişse belli ki ortada mekan estetiği açısından bir değer, aktardığı bir mesaj vardır. Bunların her birinin site ne kattığını tartışmadan sadece kronolojiye ve bazı tarihsel olaylara göre koruma kararı alırsanız kenti koruyamazsınız.

Demek ki her binayı tek tek başka kriterler ile de değerlendirmek lazım.

Kentsel planlamanın koruma alanlarında sokak ve yapı adası ölçeğine inen analizler yapması şarttır. Tek yapı ölçeğinde yapılacak tescillemeler aynı zamanda sokak ve meydan mekanlarını da korumaktadır.

Mevzuata baktığımızda buna olanak sağlayan hükümler var, aynı yönetmeliğin “ç” maddesi koruma kriterlerini sıralarken diyor ki:

“Kentsel sitler için; korunması gerekli kültür varlığı özelliği gösteren tek yapıların yoğunluk, mimari, tarihi bütünlük göstermesi ya da geleneksel kentsel dokuyu bir bütün halinde yansıtması,”

Söz konusu yönetmelik bazı kıstaslar getirmektedir. Bu kıstaslara göre yorum yapmak ve karar vermek için koruma kurulları oluşturulmuştur. Her mevzuatın ruhu vardır. Bu yönetmelik maddelerine dayanarak koruma kurullarının Adalar’da bakacakları daha çok bina olduğu ortadadır.

Adalar Yerel Yönetimi ve ilgili STK’ların bu konuyu gündemde tutmaları, tescil başvurularını çoğaltmaları yaşamsaldır.

Ali Erkurt - Mimar

 

Son değişiklik Cuma, 14 Haziran 2019 21:09
Yorum yapmak için oturum açın