Cuma, 05 Nisan 2019 23:20

Kınalıada'mda Nağmelerde

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Bahar geldi. Bahar temizliğini de birlikte getirdi. Bugün kitaplarımı elden geçirdim. Birçok şeyi kendi elimle dağıtayım, düzene sokayım derken gözüm bir yere takılıp kaldı. Yıllarca kütüphanemde kalmış iki defter. Kapakları solmuş, yaprakları sararmış, el yazımla seve seve doldurduğum sayfalardan çoğu birbirine yapışmış. Titrek ellerle tuttum defterin bir ucundan ama kapağını açmaya cesaret edemedim, ne de olsa o sayfaları ben doldurmuştum ama onları terk eden, kütüphanemin bir köşesine atıp yüzlerine bakmayan yine ben oldum.

Ne kadar kötü huyum var. Duygusuz, gamsız, düşüncesiz olamıyorum. O defterler neden hayatımdan çıktıklarını, benim uzun yıllar vaktimi nelerle doldurduğumu bilmiyorlar ve yalnızlığa itiliş nedeni olarak hali ile beni yanlış değerlendiriyorlar. Defterleri alıp çocuk gibi bağrıma bastım. Bilmiyorlar ki hayatta ne kadar azimle çabalasak doğaya karşı bir sonbahar yaprağı kadar aciziz. Kadercilik kisvesi altında tembellik ve beceriksizlik yapan sonbahar yaprağı er veya geç kendisini yerde bulur ama hayat arenasında rüzgâra karşı direnen yaprak dalında kurur.

Şen şakrak günlerimi canlı tutan defterlerim, sizi ben terk etmedim, öyle nankör bir kişiliğim yok benim. Sizler beni coşturdunuz, bana nefes oldunuz, ruhumu ferahlattınız, aşkımı yaşattınız da ben mi vefasız oldum? “ Madem sen değilsin, o zaman buna mecbur eden mecbur kalsın “ diyeceksiniz. Son nefesime kadar mecbur kalsın ve kalacak derdim ama bu kez karşımda canlı bir insan yok. Hayatın dengesini kuran biz değiliz. Bu kez aşkla itaat etmemiz gereken, karşı gelinmez ”O” yüce güçtür.

Yıllar sonra defterlerimi açtım. Türk Sanat Müziğinin klasik eserlerini makam makam deftere dökmüşüm. Notalar birbirine karıştı, diyezler, bemoller, nakaratlar, nağme nağme karşıladılar beni. Gönül bahçemdeki tüm çiçekler mevsim tanımadan birden rengârenk açtılar. Kanunun tıngırtısı, udun hüznü, kemanın yüreğimi sızlatan titrek sesi makamlara karışıp beni hüznümle, gamım, kederim, şaşkınlığım, sevdam, sevgim, aşkımla sarmaş dolaş bıraktı. Her kanunla taksim geçildiğinde duygularım dalga dalga vefasızlıklara umursamazlıklara, yalanlara, güvensizliklere ve boşa harcanan yıllara takılıp kaldı. Sahne açıldı, saz heyeti yerleşti, ses sanatçıları birer birer gözlerimin önünde canlandılar ve aniden bir şarkı döküldü dudaklarımdan.

“ Adanın yeşil çamları/Aşkımıza yer olsun, aşkımıza yer olsun/Ne çare ayırdı felek/Kalplerimiz bir olsun “

Defterlerime kavuştum. Kınalıada’ma da pek yakında kavuşurum. Yine denizine hayran yine mehtabını seyreder, yine ada kültürüne ters düşen ne varsa, kim varsa, benden nasibini alır, küsersem susarım, yarama tuz bastığım da olur benim ama bilmiyorum ki ne zaman ve hangi makamdan başlarım şarkıları geçmeye ve hangi şarkıları hangi duygularla okurum.

Her beste, her güfte gönül telimizi ayrı ayrı titretecek, anıları önümüze serip hepimize gönül muhasebesi yaptıracak.

 

Son değişiklik Cumartesi, 06 Nisan 2019 16:28
Yorum yapmak için oturum açın