Perşembe, 04 Ekim 2018 16:02

Yetimhane, hiç zaman yitirmeden korumaya alınmalı

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Adalar'da kültürel mirasın ve yetimhanenin korunması başlığı altında, A.B. Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger’in katılımıyla, Adalar Belediyesi, Adalar Kent Konseyi ve sivil toplum temsilcileri ile düzenlenen yuvarlak masa toplantısına katılanlardan biri de Adalar Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Ali Erkurt idi.

Erkurt, toplantıda yaptığı değerlendirmeyi Adalı ile paylaştı:

Binaların geçirmiş oldukları bir hayat ve bize anlatmak istedikleri şeyler vardır. Bir binanın korunmasını planlarken binayı izlememiz gerekir. Yetimhane binası çökmek üzeredir ama konuşmaya devam etmektedir. Son 40 yılını çok yorgun ve bitap geçirmiştir. Otel gazino olarak yapılmış, açılamadan yetimhaneye dönüşmüş ve sonra terk edilmiştir. Yetimhanenin son 40 yılını görmezden gelerek ve bina ile konuşmadan bir şey yapamayız. Bu bina ile yaşamış olan insanları yetimhane duvarlarına yazdıklarını silip atamayız. Binanın kendisi ruhu, anlatımı, hikayesi ile sürece katılmalıdır. Buna olanak sağlayacak olanlar da bizleriz.

Fakat bir sorun vardır. Bina yok olmak üzeredir. Bu hali ile artık bir süre sonra anlatmayı sürdüremeyecektir. İlk yardıma ihtiyacı vardır. Fiziksel olarak korunması gerekmektedir.

Bu devasa ve yorgun yapıyı ne yapıp edip öncelikle fiziksel koşullara karşı korunaklı hale getirmemiz gerekir. Bu tasarımsal ve mühendislikle ilgili bir süreçtir. Kısa bir süre içinde gerçekleştirilmelidir. Bina öncelikle çatıdan galen çevresel tehditlere karşı binaya dokunmayan, çatısına bile dokunmayan bir örtü ile kapatılmalıdır. Bu örtü daha sonra kullanabilecek ve başka buna benzer yapıların kurtuluşuna olanak sağlayabilecek “uzay kafes “ sistem olabilir. Hemen arkasından da bu binanın mevcut hali ile kimselere zarar vermeden sağlamlaştırılması gerekir. Burada sadece sağlamlaştırmadan söz ediyoruz. Restorasyon değil. Binanın çelik örtüsünün altında bina içinde yer yer gezilebilecek metal iskeleler (kedi yolları) gerektiğinde asansörler vb gibi araçlarla bina bu hali ile ile ziyaretçiye açılabilir ve bir kültür paylaşımı başlayabilir. Bu durum bir kültür yönetimini gerektirmektedir. Binanın bahçesinde ziyaretçiler için sosyal tesisler olabilir. Geceleri binanın hikayesini anlatan ses ve ışık gösterileri düzenlenebilir. Bina bahçesi ve çevresi ile bir kültür etkinlik alanı olarak kullanılabilir.

Bu süreç içinde çeşitli arama toplantıları düzenlenerek yıkık binanın teknik uygunluk gösteren bazı mekanları güvenli ve kullanılabilir mekanlar haline getirilmek üzere projelendirilebilir. Örneğin toplantı salonu, sergi alanları, yazar evi odaları, plastik sanatlarla ilgili çalışma ve sergi alanları. Bu kültür alanının uluslarlararası pazarda tanıtımı hemen başlayabilir. Bu süreci interaktif ve dinamik bir süreç olarak tanımlamalıyız. Ziyaretçi gezerken binanın belli bölgelerinde inşaat çalışmaları olabilir. Belli yerler işletmeye açılmış olabilir. Bina o kadar büyüktür ki bu tür parçalı çalışmaları birbirini rahatsız etmeden yapmanın yolları aranabilir.

Binanın müze ve kültür alanı olarak kullanımını, içinde Adalar Müzesi gibi yerel kurumların da olduğu bir yapı koordine edebilir, kendi imkanları başka bu tür kuruluşların imkanları ile birleştirerek yönetimi sağlayabilir.

Böyle yapıları restorasyon adı altında ele almanın yöntemlerini biliyoruz. Bir görüş der ki çok harap yıkalım ve görüntüsü aynı olan bir bina yapalım ve mesela bu binaya otel işlevi verelim, veya kongre merkezi. Diğer bir görüş şunu diyebilir, yıkmayalım yerinde tamir edelim, tamamını kendi özgün malzemesini kullanarak eski haline getirelim ve gene bir fonksiyon yükleyelim. Her ikisi de 40-50 milyon euroluk bir bütçeyi gerektirir. Fizibilite ve yatırım dengesi derken zaman kaybedilir, bina önümüzdeki kısa süreye bile dayanamaz, çöker.

Hiç vakit harcamadan önerdiğime benzer modeller üzerinde tartışmaya başlamak doğru olur kanaatindeyiz."

 

Son değişiklik Cuma, 05 Ekim 2018 16:49
Yorum yapmak için oturum açın