Bezgin bakışlı güzel Oskar’ı 9 Ekim’de Çankaya Meydanı’nın orta yerinde yayılmış oturduğu sırada fark edip, çok sevimli ve fotojenik bularak birkaç poz fotoğrafını çekmiştim.
İlk karşılaşmamızda yerde oturmakta olduğu için fark etmemiş olsam da sonraki günlerde sağ kalçasında bir şiş veya çıkıklık olduğunu gördüm. Belki de bir kaza geçirmişti. Ancak bu durum onun yürümesini fazlaca etkilemiyor gibiydi.
Hep o civarlarda sokakta tek başına rastlamaya devam edip acaba sahipsiz veya terkedilmiş midir diye düşünmeye başladığım ilerleyen günlerden birinde bir akşam vakti, yaşadığı bahçenin sokağında bir kız arkadaşıyla birlikte tanıştığım genç adam Oskar’ın kendilerinin köpeği olduğunu ve doğduğundan beri ona babasının baktığını söyledi. 17 yaşında olduğunu duyduğumda epeyi şaşırmıştım, zira çok daha genç sanıyordum. Adamın kendi ifadeleriyle ‘gözleri iyi görmeyen, kulakları da pek iyi duymayan’ bir can olduğunu öğrendiğim Oskar’ın gündüz-gece her istediğinde dışarılara çıkabilip sokaklarda oturup gezinmesinin bu yaz çok artan trafik yoğunluğunda bana göre riskli bulduğumu kendisine ifade etsem de o civarlara ve sokaklara alışık olduğunu, bu açıdan endişelenmeye gerek olmadığını söylemişti adam. ‘Hayvanla yaşama’ konusunda sıfıra yakın deneyimimle, en azından sahipli olduğunu öğrenip rahatlayarak iyi akşamlar diledim ve ayrıldım ikilinin yanından.
Gel zaman git zaman, geçtiğimiz hafta çarşamba veya perşembe günü Saat Meydanı’nda bir pastanede oturduğu sırada yanına giderek selamlaştığım hayvan sever bir arkadaşımın masasında denk geldiğim sohbet konusu, tarife göre Oskar’a çok benzeyen pembe tasmalı ‘cooker’ cinsi bir köpeğin İskele civarında ortalıklarda tek başına gezinmesiydi. Gösterdiğim fotoğrafından tanıdıkları ve ‘işte buydu’ dedikleri canın sahipli olup olmadığını merak etmişler meğer, ben de onlara bildiklerimi anlattım. Civar sokakları bir süre arşınlayıp Oskar’ı görmeye çalıştım ama nafile, o gün karşıma çıkmadı.
Adadan ayrılmamdan önceki son 23 Ekim Cuma akşamı saat 9’larda Çankaya Caddesi’nde yolun tam ortasında kaygısızca yürür vaziyette, yaklaşan bir adabüsle çarpışmak üzereyken yine ona rastladığımda çok korkmuştum. Ancak neyse ki adabüsün Oskar’ı fark ederek yavaşlayıp durmasıyla çarpma önlenebildi. Birlikte 200 metre kadar yürüyerek bahçesinin olduğu sokağa girene dek kendisine eşlik ederek, kız kardeşimle restoran buluşmamıza gecikmek pahasına, bahçesine girene veya sahipleri görünene kadar da yanından ayrılmamaya karar vermiştim. Sevilmeye karşı aşırı heyecanlı ve istekli görünmese de itiraz da etmiyordu. Oyuncu yönü pek yoktu, yaşından olsa gerek. Henüz okşayıp sevmeye, konuşmaya ve yeni fotoğraflarını çekmeye başlayalı 10-15 dakika olmuştu ki, aynı genç adam bu kez yanında bir erkek arkadaşıyla birlikte sokakta beliriverdi. Yine biraz sohbet ettik; geçenlerde önce Oskar’ın kendilerinin olduğuna inanmayan, ardından doğumundan beri babasının baktığına ikna etmek için evdeki evrakları getirerek göstermesine rağmen çıkışmasını sürdürerek kötü sözler söyleyen bir adamla olan tatsız deneyiminden bahsetti. Adamla ve arkadaşıyla biraz daha sohbetin ardından Oskar’a iyi bakmalarını ve özellikle gece vakti pek serbest bırakmamalarını rica ederek yanlarından ayrıldım; bana ‘merak etmeyin’ dedi adam.
Nereden bilebilirdim birkaç gün sonra İSKİ kamyonunun çarpmasıyla can vereceğini?