Çarşamba, 06 Mart 2019 17:11

31 Mart sonrasında Adalar’da Yerel Yönetimi ne bekliyor?

Dünya Mirası Adalar Girişimi
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Dünya Mirası Adalar Girişimi, Adaların sürdürülebilir koruması için, çok-aktörlü, çok-taraflı, katılımcı, çağdaş bir yerel yönetişim anlayışının benimsenmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu not 31 Mart seçimleri sonrasında seçilecek yönetimi ve ilgili diğer aktörleri bekleyen önemli sorunlar hakkındaki görüş ve yaklaşımlarımızı içermektedir.

dunya mirasi adalar logo 280x

Katılımcı yönetim için temel soru, Belediye Başkanı ve yerel idare ile Adalılar arasındaki ilişkinin hangi temel üzerine kurulacağıdır. Belediye yönetimine aday olanlar, mensubu bulundukları siyasi partinin temel yaklaşımları ve programı üzerinden Adalılardan oy isteyecekler. Seçimlerden sonra da seçmenlerin karar süreçlerine katılımlarını sağlamak gündemlerinden düşecek, bildiğimiz ve yaşadığımız model gereği, belediye yönetiminin Adalılarla kurduğu ilişkinin ekseni çıkar odağına kilitlenecek. Kendi çıkarları peşinde koşanlar ve oy gözeterek davranan seçilmişler birbirlerini kollayarak yönetimi çıkarları için araçsallaştıracaklar.

Doğal ve kültürel varlıkları açısından biricik olan, dünya mirası Adalar’ın sürdürülebilir bir şekilde korunması bu modelle mümkün değil. Tüm dünya pratiği, yerel yönetimlerin sürdürülebilir bir koruma vizyonunu ancak tüm paydaşların karar alma süreçlerine katılımlarının sağlanması ile gerçekleştirebildiğine işaret etmekte. Koruma gibi zor, kamusal perspektif ve yatırım gerektiren bir alanda başarı, paydaşların konuyu sahiplenmeleri, sorumluluk almaları ve konunun takipçisi olmaları ile sağlanabiliyor. Bunu sağlayan da katılım. Adalarımızı tüketim, ticari kazanç ve rant odaklı, özelleştirmeci dalga karşısında korumak ve aynı zamanda tüm Adalıların refahını geliştirmek istiyorsak Adalıların hep birlikte Adalarına sahip çıkmak üzere bir arada davranmasını sağlayacak katılım, yönetişim ve buluşçuluk mekanizmalarını harekete geçirmek gerekecek. Bu nedenle yerel idare ile Adalılar arasında nasıl bir yönetim ilişkisi kurulacağı bizler için temel bir soru. Tam da bu katılım konusunda, yirminci yüzyıl başında, ilk modern belediyecilik pratiğini İstanbul’da Beyoğlu İlçesi ile birlikte yaşamış olan Adalar’da ufuk açıcı ve örnek olmaya namzet bir yaklaşımı neden hayata geçirmeyelim?

Yönetim biçimi ile çok yakından ilgili olan ikinci sorunu da bu vesileyle dile getirmek gerekiyor. Adalar'ın belediye gelirlerinin Adalar'ın giderlerini karşılayacak düzeyde olmaması. Adaları'n giderek artan günübirlik ziyaretçilerinin yarattığı talebi mevcut belediye gelirleri ile karşılamak imkansız. Günübirlik ziyaretçi baskısından olumsuz etkilenen tüm dünya kentlerinde bulunan çözüm, ulaşım hizmetlerinden kent yönetimine pay aktarmak. Bu çözüm, günübirlik ziyaretçi baskısının kontrol altına alınmasını sağlayacağı gibi, temizlik-ulaşım-sağlık gibi hizmetlerin iyileştirilmesi için de kullanılabilecek. En önemlisi de yönetimde şeffaflığı, hesap verilebilirliği kolaylaştıracak, imar suçları ve yolsuzluklarının önüne geçilebilecek. Bu çok temel konunun çözümünün sadece Adalar’a bağlı olmadığı, benzer sorunu yaşayan kentlerle birlikte ortak yasal düzenlemeyi gerekli kıldığı açık; Adalar kent yönetimi, örnek bir katılımcılık ve işbirliği anlayışıyla bu doğrultuda bir girişime öncülük edebilir.

ÖNCELİKLERİMİZ

Dünya Mirası Girişimi olarak, Yerel yönetimin, beldesinde yaşayanlar, çalışanlar ve kullananları ile ve tüm canlıları ve cansızları ile kuracağı ilişkinin katılımcılık ve birlikte yapmak üzerine kurulmasını önemli buluyor, aşağıdaki konuları, önceliklerimiz olarak gündeme taşımak istiyoruz:

Birinci konumuz iptal edilmiş olan Adalar Koruma Amaçlı İmar Planları’nın yapım sürecinde yerel yönetimin Adalılarla birlikte nasıl bir müşterek düşünme, araştırma, ve çözüm geliştirme mecrası açacağıdır. Adaları'n doğasını, miras değerlerini, canlı ve cansızı ile şimdiye kadar taşımaya çalıştığı barışçıl biraradalığını, sakin ve yavaş yaşamını, tarihi mahalle dokusunu, ormanlarını, kıyılarını, Sivriada gibi işlevsiz ve kendi halinde var olan coğrafyasını, yerli halkını, yazlıkçısını, esnafını, tüm bu değerlerini koruyabilmesi için Koruma Amaçlı İmar Planları’nın nasıl yapılacağı büyük önem taşıyor. Zira tüm bu değerlerin ve özelliklerin, Adalar dışından kaynaklanan ve Adalar ölçeğini aşan dinamikler karşısında çok kırılgan oldukları aşikar. Adalar balıklarının ve mercanlarının inşaat atıkları ve trol ağları ile boğuluyor olmalarından, atların ve faytoncuların turizm baskısı altında ezilmelerine, gençlerin bisiklet kazalarında can vermelerinden, kendi halinde var olmaya çalışan doğa harikası ve keşfedilmemiş bir tarihe sahip olan Sivriada’ya inşaatçıların girmiş olmasına, sahillerinin özelleştirilmelerinden, kültür mirası yapılarının çöküşe bırakılmalarına, Adalı halkın kontrolsüz turizm karşısında sokağa çıkamamasına, evlerin pansiyonculuğa terk edilerek Adalı yaşantısının sona ermesine kadar, tüm bu çetrefilli konular koruma amaçlı imar planlamasının karşılaması gereken meseleler. Hepsi de aynı aciliyete sahip.

İkinci konumuz, Adaların, karşı karşıya olduğu deprem afeti, yangın gibi büyük riskler karşısında bir risk yönetimi planına sahip olmaması.

Risk yönetiminin bir başlığı, kuşkusuz küresel ısınmanın sebep olduğu aşırı sıcaklar, kuraklık ve aşırı yağış ve fırtınaların sebep olabileceği tahribatlar. Adalar'ın doğal dokusunun, kıyılarının küresel ısınma karşısında nasıl korunacağı hem kısa vadede hem de uzun vadede tedbirler geliştirilmesi gereken, risk yönetimi planının önemli bir başlığı.

Üçüncü konumuz, Adalar'ın girdisi ve çıktısı ile ekolojik döngüyü sağlayan bir sürdürülebilir sisteme kavuşması, yani, Adalardaki tüm kirli suların, bahçe atıklarının, çöplerin, at dışkılarının, Ada'nın ısınması, aydınlanması, organik gübresi, sulama suları gibi çıktılarla yeniden Adalar'a kazandırılması. Gene bu konu başlığı altında Adalar’ın kendine ait merkezi bir tatlı su arıtma sistemi vasıtası ile içme suyunu elde etmesi ve böylece Adalar’a her gün girmek zorunda olan hacimli su paletlerinin ortadan kalkması ve pet şişe kirliliğinin sona ermesi.

Dördüncü konumuz, Adalar'ın kültürel kimliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş olan, Adalar'ı her yerden farklı kılan, Adalar'ın bir geleneği haline gelmiş olan faytonculuk mesleğinin, atların ve emekçilerinin tüm hakları en iyi şekilde korunarak, devamının sağlanmasıdır. Faytonculuğun Adalar kimliğini yaşatacak şekilde devamının sağlanması, Adalar'ın karşı karşıya olduğu giderek artan günübirlik ziyaretçi talebinin yönetilmesi ile mümkün olacaktır.

Bu da bizi Beşinci konumuza, Adalar'da ziyaretçi yönetim planının acilen yapılması gerektiği, konusuna getirmektedir. Ziyaretçi yönetim planının en önemli bileşeni Adalar'ın artık kangren bir hal almış olan iç ulaşım sorununun nasıl çözüme kavuşturulacağıdır. Giderek artan yolcu talebi ve idarelerin başta fayton olmak üzere ulaşım araçlarını yasaların ve kuralların gösterdiği doğrultuda denetleyememesi, büyük bir kaos yaratmaktadır. Atları ve insanları perişan eden bu düzenin değişmesi için yeni bir ulaşım planına ihtiyaç olduğu açıktır. Ziyaretçi yönetim planının temel meselesi Adalar'ın turizm politikasının ne olacağıdır.

Altıncı konumuz, Adalar’da vakıflara, Milli Emlak, Hazine, gibi kamu kurumlarına ait mülklerin bulunması ve bu kurumların söz konusu mülklerinin tasarrufunda Adalar'ın kimliğinin ve miras değerlerinin korunması önceliğinden ziyade, kendi öncelikleri ile hareket ediyor olmalarıdır. Bu durum Adalar'da çok-başlılık, tepeden yönetim ve Yassıada örneğinde, ya da kıyılarının özelleştirilmesinde olduğu gibi, miras varlıklarının ranta açılması sonucunu getirmektedir. Görüldüğü gibi, Adalar'ın kıyılarının ve kamusal alanlarının SİT Alanı ilan edilmiş olması yeterli değildir. Bunların yönetimi için koruma ilkelerini önceliklendiren, bu alanlarda ekosistemin ve kültürel-doğal peyzajın korunması, ziyaretçi yönetimi, temizlik, bakım, kullanım, güvenlik, vb. için kamu yararını gözetecek yeni bir yönetim modeli gereklidir.

Bu nedenle bu kamu alanlarının resmi kurumlar tarafından piyasa aktörlerine kiralanmasından ve devredilmesinden hemen vaz geçilmeli, bu alanların yerel halka karşı sorumlu olan Adalar Belediyesi yönetimine devredilmesi ve Adalar'a uygun katılımcı bir modelle korunması ve yönetilmesi sağlanmalıdır.

Yedinci konumuz, Adalar’ın UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil olması için gerçekleştirilen çabaların desteklenmesi ve bu başvuru sürecinin, gelmiş geçmiş tüm Adalıların katılımı ile miras değerlerinin keşfedildiği, yeniden anlamlandırıldığı ve geçmişin bir arada barış içinde yaşamaya ilişkin derslerinin gelecek için yorumlandığı evrensel bir sunum çalışması şeklinde yürütülmesidir. Böylesi bir çaba, Adalıların birlikte düşünmesi, işbirliklerine dayanarak üretmesi, üretim kanallarının çoklaştırılması ile yerini bulacaktır. Bu bağlamda, İstanbul’un yaratıcı ve bağımsız sanat ve kültür kurumlarının enerjisi seferber edilerek, Adalar bir uluslararası sanat ve kültür platformu haline gelmelidir.

Tüm bu konularda Adalar bürokratik ve onun karşıtı gibi gözüken piyasacı bir yönetim modeline mahkum edilmiştir. Bu modelin gelişmeyi düzenleyici bir rolü yoktur. Adalar yönetiminin hızla sürdürülebilir koruma etrafında herkesi müşterekleştirebilen bir yerellik deneyimine kavuşmasında öncü rol oynaması beklenmektedir. Yasaların tanıdığı olanaklar kullanılarak, pasif bir katılım değil, süreç ve sonuç odaklı çalışan, aktif katılım organlarının gerekliliği açıktır. Bu bağlamda, Kent Konseyi gibi, uluslararası sözleşmelere bağlı olarak geliştirilmiş en önemli yönetime katılım araçlarından birisinin tam da bu hedefle kullanılmasında yerel yöneticilerin rolü çok önemli olmaktadır. Adalar Kent Konseyi’nin mekan sorunun çözülerek etkin bir şekilde katılımcı yerel yönetişim kolaylaştırıcısı olarak kullanılması yeni yöneticilerden beklediğimiz en önemli adımlardan birisi olacaktır.

Adaların sürdürülebilir koruması için vizyon birlikteliğinin hayata geçirilmesini sağlayacak olan Adalar için bir “Alan Yönetim Planı” yapılmasıdır. Şimdiye kadar Adalar'da hiç bir yerel yönetimin girişmediği, 2004’ten beri yasal bir hak ve sorumluluk olan ve Adaların UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girebilmesi için de yapılması gereken “Alan Yönetim Planı” tam da Adalar'da beklenilen katılımcı, eşitlikçi, demokratik, araştırmacı, müzakereci, yaratıcı bir yerel yönetim için yapı taşı olabilir.

Adalar, sadece Adalar'da, İstanbul’da, Türkiye’de yaşayanların değil, dünyadaki her insanın müşterek faydasının, menfaatinin olduğu bir yerdir. Çünkü Adalar özgün ve biricik bir mirastır. Bu mirası herkesin yaşamaya, görmeye hakkı vardır. Bu nedenle, korunması hem yereli hem de tüm dünyayı ilgilendiren bir durumdur. Adalar, aynı zamanda, sadece yerel değil, İstanbul ve bölgesinden başlayarak, dünya topoğrafyasının bir parçası olması sebebiyle kendi ölçeğini aşan dinamiklerin sahnesidir. Bu yüzden, karşılaştığı sorunlar ve fırsatlar kendi sınırlarına kapanan bir bakış açısıyla çözülemeyecek niteliktedir. Dünya Miras Listesi’ne aday olan Adalar’ın yeni yönetimine de bildik sınırları zorlayacak bir yaratıcılık yakışacaktır.

 

Son değişiklik Perşembe, 07 Mart 2019 19:23
Yorum yapmak için oturum açın