Bu yıl takvim yaprakları da hazan yaprakları gibi çok hızlı döküldü mü ne! 2016 yılının son iki ayına ne zaman girdik, sonbaharın son demini ne zaman karşıladık? Anlayamadık…
Bu yıl da ülkede yaşanan değişimin hızı gibi hızla akıp geçti sanki. Tahayyül etmekte zorlanacağımız süreçler ve olaylar yaşadık. Yaşamaya da devam ediyoruz…
Adalı Kasım sayısında adaların kadim sorunu ulaşım, atlar, faytonlar sayfalarımızda yerini aldı. Hayri Arhon da “Adalar, nasıl SİT alanı ve birçok yapı nasıl korunması şart olan eski eser ise hareketli ve canlı olmasına rağmen atlı faytonlar da bu SİT alanının korunması şart olan varlıkları arasında sayılabilir” dedi mini inceleme yazısında.
Sosi Cindoyan da ulaşım aracı fayton ve atlara değinirken yine sürekli gündem olan bir konu ile ilgili bir soru soruyor: “Gezmenin tozmanın da bir sınırı yok mu? Adalar bu yükü kaldırır mı?”
Ateş Evirgen, Adalar’da Sualtı’nı tanıtmaya devam ediyor. Dört tarafı su ile çevrili bir yerde yaşayanlara, Marmara ve Adalar sularını, sualtı yaşamını ve önemini anlatıyor büyük bir sabırla…
Viktor Albukrek, “Size aniden, ‘Adalarımızın, dünyada benzeri olmayan bir özelliği var mı?’ diye sorulsa cevabınız ne olurdu?” diye soruyor…
Bercuhi Berberyan yine o eşsiz anlatımıyla anuşabur-aşure üzerinden, “Dünyayı bir kazan olarak düşünürsek, farklı tatları bir araya getirerek hep birlikte tatlı bir lezzet yaratabiliriz. Sizce?” diye sormuş bize yazısında. Sizce?
Kayıplarımız var, adalara veda edenlerimiz. Büyükada’dan Adalar Belediyesi ve İBB meclis üyesi Sencer Demirel, Halki Restoran işleticileri Filiz-Funda Akman kardeşlerin biricik anneleri, Heybeliada’nın Güngör Ablası…
Burgazada Gönüllüevi’nde gençlere devredilen bayrak, Adalı Gezginler’in gezdikleri yerleri paylaşmaları, Marmara Adası’ndan bir kuple tarih… bu ay Adalı Dergisi sayfalarında yer aldı.
Yeni yıla son kala Aralık sayısında buluşmak üzere hoşça kalın, umutlu kalın…