Dicle’den Burgazada-Marta Koyu’na uzanan mısralar… Dicle’de akşam günbatımı sonrası bir avuç gökyüzü misali dışarıya hasret bırakılırken genç-yaşlı-çocuk bedenler, Marta Koyu’nda çok avuç gökyüzünde sılaya hasret, prangalı bir yürek olmak da zor zanaat. Bu zor zanaatı kim bilir nasıl başarmışsa başarmış ve mısralarıyla her yanı donatmış İbrahim Batur. Bize de şiirlerini okumak düşer dedik ve Fahri Burgazlı İbrahim Batur’un köprüsüyle Dicle ve sınırsızlığa uzandık.
Bu ayki “Adalıdan” “Sözün bittiği yerde, mısralar konuşsun istedik.” Evet, Adalar şu an masal diyarı gibi, lakin Adalılar ülke gündemi gibi… 2017 yılının ilk sayısında görüşmek dileğiyle…
nazım hikmet soruyor: sen, mutluluğun resmini yapabilir misin abidin? ... abidin dino cevaplıyor: ... işte o zaman nazım, yapardım mutluluğun resmini ...
sana koşuyorum bir vapur içinde / ölmemek delirmemek için / yaşamak bütün âdetlerden uzak  / yaşamak...
Tahsin Nâhid… Kaynaklara göre gömütü Büyükada’da olan bu Fecr-i Âti ozan ve yazarını bugün bilen anan birileri var mıdır? Pek sanmam. Belki belki kimi üniversitelerin Türk Edebiyatı bölümlerinde, kısaca, o da sadece bir ad olarak…
diyorsun ki, “bir başka ülkeye, / bir başka denize gitmek istiyorum; / bundan daha güzel bir başka kent vardır kuşkusuz.
eğer; / onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz… / ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... 
dört nala haberci ilkyazdan / aşağıdan inceden beyazdan / dumanı tüten sıcak tohum / dolan kara toprağı dolan
yağmurlu bir gecede gidiyorum engine / dalıyor gözlerim hep nazlımın hayaline / yağıyordu bir yağmur gökten haincesine / yıldızlar da saklanmış sanki küsercesine
sessiz diye bilinir hani / suskunmuş oysa / denizlerin dipleri / hazreti süleyman’dan beri / büyük balık küçük balığı yutagelirmiş. / masal bu ya / denize tuzluluğu / balıkların gözyaşı verirmiş...