Prens Adaları konulu makaleler - Adalı Dergisi
Salgın yayılıyor. Vaka-hasta kargaşası devam etse de, sayılardaki artış saklanamıyor. Türkiye’nin de içinde olduğu Avrupa, dünyada yeniden salgının merkezine yerleşti. Bu defa karantina yerine, maske-mesafe ağırlıklı denetimlere öncelik verilecek gibi görülüyor. Türkiye’nin bütününde denetimler sıklaşıyor. Bu hafta boyunca “takip-denetim-uyarı” eksenli tedbirlerin uygulanması için ekipler sahada olacak. Adalar’da da hafta boyunca denetim var. Konu Adalar İlçe Hıfzıssıhha Kurulu’nun da gündeminde.
Halk İçin Akciğer Hastalıkları ve Covid-19 Kongresi: Türk Toraks Derneği’nce 29-30 Ekim'de düzenlenecek “Halk İçin Akciğer Hastalıkları ve COVID-19 Kongresi” için hazırlıklar tamamlandı. Dernekten yapılan açıklamaya göre, dünyada ilk olarak düzenlenen kongrede, hem Covid-19'la ilgili en güncel bilgiler paylaşılacak hem de akciğer hastalıkları ve Covid-19 birlikteliği konusunda bilgi verilecek. Kongre Başkanı Prof. Dr. Benan Müsellim, araştırmaların, sigara içenlerde covid enfeksiyonuna yakalanma riskinin hem daha yüksek olduğunu hem daha ağır geçtiğini gösterdiğini söyledi. Müsellim “Bu risk ne kadar yüksektir? Sigarayı nasıl bırakabiliriz? Virüs, hastaların büyük kısmında akciğerde zatürreye sebep olmaktadır. Bu zatürre her zaman tehlikeli midir? KOAH ve astım hastaları risk altında mıdır? Kullandıkları ilaçlar riski artırır mı? Dünya pandemiyi nasıl yenebilir? Akciğer filmi ve tomografi ile ne kadar ışın alıyoruz? Dezenfektanlar ve iç ortam havası ne kadar sağlıklı? Grip ve zatürre aşıları kime, ne zaman yapılmalıdır? Dünyadaki aşı çalışmaları hangi aşamadadır? Hava kirliliğinin Kovid-19 yayılımına etkisi olabilir mi? İşyerlerinde pandemi için hangi önlemleri almak gerekir? Bu ve daha birçok önemli konu için herkesi kongremizi izlemeye davet ediyoruz. Kongremizin tüm programına http://www.halkicinakcigerhastaliklari.com/ adresinden ulaşılabilir” dedi. İki gün sürecek kongre Türk Toraks Derneğinin sosyal medya hesaplarından (Youtube, Facebook, Twitter, Instagram) 29-30 Ekim'de saat 12.00-18.00 arasında canlı olarak yayınlanacak.
“Artık, pandeminin ülkemizde resmi olarak başladığı mart-nisan aylarından daha kötü durumdayız. Açıklanan sayıları boş verin, çünkü Sağlık Bakanı bunların doğru olmadığını zaten kabul etti. Etrafınızda, yakın çevrenizde COVID-19’a yakalanmış birileri var mı ona bakın. Gün geçmiyor ki ya komşumuz, ya ailemizden biri, ya da çalıştığımız iş yerinden birinin hasta olduğunu duymayalım. “Ne yapabiliriz? "İlk gün ne yapmak gerekiyorsa, yine aynısını yapmak gerek. Ama bu kez bu önlemlere hayatımız söz konusuymuş gibi sarılmalıyız: Maske, sosyal mesafe, el dezenfeksiyonu. “Ancak toplumun tamamının bu kurallara uyması gerekiyor Bunun için de halkın bu önlemlerin gerekliliği konusunda bilgilendirilmesi ikna edilmesi çok önemli. Halkın gönüllü bir şekilde sürece katılması sağlanmazsa başarılı olamayacağımızı 7 aylık süreç hepimize göstermiş olmalı.” (Benan Müsellim, Adalı Dergisi, Kasım 2020)
Yaşadığımız pandemi koşulları, büyük kent yaşamının ne kadar dayanıksız olduğunu gösterdi. Adalar tarih boyunca salgınlardan kaçış yeriydi. 1894 İstanbul ve 1999 Marmara depreminde Adalar iyi sınav verdi. Sağlık ve Eğitim kurumlarımız da geçtiğimiz yüzyılda İstanbul’un en iyileri arasındaydı. Yıkarak değil güçlendirerek, kapatarak değil yaşatarak, gerektiğinde işlevlerini günün ihtiyaçlarına göre yeniden değerlendirerek, kısacası tarihten devralınan doğal, tarihi ve kentsel mirasa sahip çıkarak korunalım. Hazırlanmakta olan 1/5000’lik Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve Strateji Belgesi, Adalar için bir çeşit ana yasa olacak. Planlama çalışmalarına katılalım, sahip çıkalım.
Yaz dönemini fırsat bilip kontrolsüz açılan ülke ve şehirler, sonbaharla birlikte artan vakalarla başedemiyor. Avrupa ve yakın çevremizde vaka sayıları günlük on binlerde, ölümler de  100’lü sayılarda. Rakamlarla oynansa da Türkiye farklı değil. Yakın çevremizden biliyoruz. İstanbul baştan aşağı kırmızıya boyandı. Paylaşılan hastane görüntüleri tabloyu göstermeye yetiyor. Alınan ve alınacak önlemler top çevirmeden öteye gitmeyecek gibi görünüyor. “Aşıya kadar sürü” durumu yaşıyoruz. Bugünler hasta olmak için hiç de uygun değil. Tek önlem kendimiziz. Ne yazık ki...
Pandemi ülkemizde İstanbul merkezli başladı. Yaz aylarında merkez İç ve Güneydoğu Anadolu’ya kaydı. Ağustos sonundan itibaren Ankara öne çıktı. Şimdi dikkatler yeniden İstanbul’da. Son bir hafta içinde İstanbul’daki hastanelerde pandemi kaynaklı yatışlarda %20-25 artışlar olduğuna ilişkin duyumlar alıyoruz. Tatil dönemi bitti. Covid-19 şehre, İstanbul’a yeniden dönüyor. Korkulan olmasın. Mülki idare - yerel yönetim - sivil toplum, hiç değilse bu konuda el ele verelim.
“Aşıya kadar sürü” durumu yaşıyoruz demiştik geçen haftanın sunuşunda. Uzmanlar, 1 hafta önce İçişleri Bakanlığı genelgesiyle duyurulan yeni önlem ve kısıtlamaların yeterli olmayacağını söylüyor. Yeni ve daha “sert” önlemlerin gelebileceği konuşuluyor. Geçtiğimiz haftanın günlük hasta sayıları, bugüne kadar görülmemiş bir yükseliş hızına işaret ediyor. Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği Başkanı uyarıyor. “Yatak hastaya bakamaz” diye. Yine vurgulamak ve uyarmak gerekiyor ki, bugünler hasta olmak için hiç de uygun değil.
Son dönemde artış olmakla birlikte Adalar, vaka sayısında şehirden önemli ölçüde ayrışıyor. Kıymetini bilelim. Uzmanlar ve sağlık meslek kuruluşları İstanbul başta tüm ülkede tam kapanma öneriyor. Yarım önlemlerin yetersiz kalacağını söylüyor. Merkezi yönetim ülke ve İstanbul bazında tam kapanmayı göze alır mı tartışılır ama, salgının ilk dönemindeki gibi Adalar’ın şehre kapatılması talebinde bulunmak doğru da, anlamlı da değil. Böyle bir kapatma, bulaşı da artırabilecek sorunlar yaratabileceği gibi, çalışanların gidiş gelişini kısıtlamayacağı için faydası da olmayacak. Kapanma olacaksa, İstanbulla birlikte kapanalım. Talebimiz bu yönde olsun.
Bültenin sunuş bölümüne Bilim Kurulu üyesi Pınar Okyay’ın bu hafta Pazar günü T24’de yazdığı yazının bir bölümünü alıyoruz. Buyurun: “Önümüzdeki dönem, aşı direnci ile karşılaşacağız. Erken Kullanım İzni ile ilgili çok konuşulacak. İhtiyacımız olan tek şey güven. Bunun da yolu şeffaflık ve bilimden geçiyor... Aşı yapılan kişiler hastalıktan korunacaktır; ancak bu kişilerin hastalığı bulaştırıp bulaştırmayacağını henüz bilmiyoruz. Toplumda toplum bağışıklığını sağlayacak kadar en az yüzde 50, tercihan yüzde 70 oranlarında korunma sağlayamadıkça, sağlık sistemimizin üzerindeki baskıyı azaltmak ve zaman kazandırmak ve önlemlere devam etmek gerekiyor. Ancak böylece özellikle ölümlerin önüne geçebiliriz. Salgının hızının kesildiğinin verilerle izleneceği döneme kadar bireysel olarak, mesafemizi koruyalım, maskemizi takalım ve el hijyenini uygulayalım. Kış aylarındayız, kapalı ortamlardayız. Her fırsatta kapı ve pencereyi açarak içeriye temiz havanın girmesini sağlayalım. Ve sonra bahar gelecek, ardından yaz... Ondan sonra, ‘Güneşli günler göreceğiz’ - Nazım Hikmet”
Uzmanlar, birbiri ardına gelen aşı haberlerinin yaratabileceği rehavete dikkat çekiyor. Dünya çapında yayınlanan raporlar, istatistikler de gösteriyor ki, “salgın başlangıcına göre daha şiddetli devam ediyor. Daha önce 1-2 ayda ulaşılan vaka sayısına 1-2 günde ulaşılıyor. Ülkemizde de ağır hasta sayısı ve vefat oranları salgın başladığından beri en yüksek düzeyde. Yoğun bakım yatak doluluk oranları %72-80 aralığında.” Salgının kontrol dışı kaldığı ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerde gelecek 4-5 ayın çok kritik olduğu, asgari 14 günlük kapanma başta olmak üzere yeterli önlem alınmadığı takdirde en yüksek sayıda ölümün bu dönemde gerçekleşeceği konuşuluyor.