Senaryo yazarı Aysel İlik Heybeliadalı olmaya karar verip, 2013 yılında adaya yerleşti. Senarist Aysel İlik’in adada olduğunu vesenaryo dersleri vermeye devam ettiğini dergimiz aracılığıyla Adalılara ulaştırmak istedik. Bu amaçla Hülya Sucu’nun Aysel İlik ile Adalı Dergisi için yaptığı röportajı bu sayımızda yayımlıyoruz.
Siz birçok diziyi yazmış okullu bir senaristsiniz. Aynı zamanda senaryo dersleri de veriyorsunuz. Bu öğretilebilen bir şey midir gerçekten? Hiçbir büyük yazar okuldan yetişmemiştir. Siz bunu nasıl öğretiyorsunuz insanlara? Senaryo dersleri vermek benim icat ettiğim bir şey değil. İlk kez 1907’de Harvard Üniversitesi’nde George Baker başlatmış bu dersleri ve Broadway tıpkı sizin gibi önceleri bu işin öğretilebilir bir şey olmayacağını savunup karşı çıkmıştır.
Ben karşı çıkmadım…
Brodway de tam karşı çıkmamış ama küçük görmüş burun kıvırmıştır o yıllar; sonra Sidney Howard, Egene O Nell gibi geleceğin ünlü yazarları çıkmıştır o okuldan ve 1925 yılında Yale Üniversitesi, Michigan Üniversitesi de programlarına bu dersleri almıştır. Arthur Miller Michigan Üniversitesi Dramatik Yazarlık Bölümü’nden mezundur. Bizde ne zamandır var bu eğitim?
1958 yılında Muhsin Ertuğrul öncülüğünde Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Kenneth Mocgowan yönetiminde seminerlerle başlamış. Bu seminerlere Çetin Altan, Aziz Nesin, Haldun Taner, Metin And, Turgut Özakman, Refik Erduran gibi daha birçok ünlü yazar katılmıştır. 1968’de ana sanat dalı olarak Dil ve tarih Coğrafya Fakültesi’nde yer verilmiştir.
Siz de bu fakülteden mezunsunuz, yanlış bilmiyorum değil mi?
Evet, oradan mezunum.
Genel olarak sanatçılık özel olarak da yazarlık için sorarsam sahiden bulutların üstünde bir dünya mı sizin ki?
Gayet tabi. Fark ettiniz mi bilmiyorum ayaklarım kütük gibi şiş az önce astral seyahatten geldim (gülüşmeler). Sanat ve sanatçılar üzerine üretilmiş uyduruk bir mitoloji bu… Bir marangoz, bir beyin cerrahı bir aşçı niye kutsallaştırmaz mesleğini de sahne sanatlarında uğraşanlar kutsallaştırıp bulutların üstünde gösterir? Bu çok ahmakça bir şey yazarlık, oyunculuk, yönetmenlik, şairlik bunları diğer mesleklerden farklı görmüyorum; herkes gibi işinizi yapıyorsunuz.
Yazdığınız diziler içinde sizde yeri daha özel olan var mı?
Evet, var ilk işimi daha öğrenciyken yazmıştım. Rahmetli Tekin Akmansoy ile ‘Kaynanalar’ dizisinde başladım yazarlığa, ilk göz ağrım Kaynanalar’dır Türkiye’nin ilk yerli ‘sit-kom’udur.
Sonra Eltiler’i yazdınız…
Hemen sonra değil arada başka birçok dizi var. Eltiler, Kaynanalar…
Aile temalı diziler mi daha çok yazdıklarınız?
Evet, TV’nin seyirci profili biraz böyle. Benim de en çok sevdiğim temalar bunlar galiba kadın-erkek ilişkileri, aile ilişkileri bunları yazmaya doyamıyorum. Eltiler yıllarca sürmüş izleyicinin çok sevdiği bir diziydi, sonra yurt dışına da satıldı.
Tek başına mı yazıyorsunuz?
Evet, hiç ekiple çalışmadım, hep yalnız çalıştım.
Peki, Heybeli’de bir yıldır yaşıyorsunuz. Nasıl mutlu musunuz, sevdiniz mi adayı?
Çok. Meftunum buraya, en çok kokusunu seviyorum adanın. Denizini, insanlarını, esnafını, hepsi çok sahici çok içten, güngörmüş insanlar. Büyük konuşmak istemem ama kimse artık beni İstanbul’a döndüremez!
Kışın sıkılmıyor musunuz adada?
Tam tersi, ben adanın kışını daha çok seviyorum. Neden sıkılayım!
Peki, adada senaryo dersleri vermeye ne zaman başlayacaksınız?
En kısa zamanda; en geç kasım başı gibi başlarım herhalde.
Her yaştan insan gelebilir mi bu derslere?
Elbette yazarlık için yaş bir avantajdır. Edebiyatın müzik gibi harika çocuğu yoktur. Yazı yazmak yaşanmışlık birikim ister. 6 yaşında piyano çalabilirsiniz, ama iyi bir yazar olamazsınız. 80 yaşında bile başlayabilirsiniz yazmaya.
O halde ikramlarınız için ve sohbet için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim bu röportaj için. Kendimi çok havalı hissettirdiniz bana.