Çarşamba, 01 Ekim 2014 00:00

Bu kitap salyangoz satmayı değil, “salyangoz olmayı” anlatıyor!

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Hayko Bağdat, ilk kitabı Salyangoz’da, sokaktan eve, adadan cenaze törenlerine, yüzleşme panellerinden siyasete kadar geniş bir yelpazede anlatıyor salyangoz olmayı...

Hayko Bağdat, otobiyografik kitabı Salyangoz’da hikâyeye en başından başlıyor: Yarı Rum, yarı Ermeni olarak dünyaya gelen bir çocuğun bu topraklardaki dünyasını çözümleyerek. Güvenlik çemberinden yapılma bir fanusta yaşayan, “azınlık” olmayı ve gizlenmeyi aynı kefeye koyan; Sadri Alışık yüzünden Ermeni, okulun kapısında duran Türk askere karşı Türk olamayan; güvercin avlayan çocukları sapanla vuran Hayko ile ilk tanışmamız bu!

Güçlü ve masalsı bir dille kaleme alınmış öykülerde, ilk kez bir çocuğun gözünden, Türkiye’de farklı bir kimlik ve kültür ile yaşamaya uğraşanların sorularını duyuyoruz: “Kendimizi yeniden bir güvenlik çemberine nasıl alacağız? Kendimize tekrar bir isim nasıl koyacağız? Hangi semboller bizim, hangileri değil? Hangi sanatçılar bizden, hangileri değil? Biz kimiz, onlar kim o zaman? Buna kim karar veriyor? Annem mi, devlet mi? Annemin anlattığı kimlikle mi, yoksa okuldaki öğretmenin, devletin anlattığı kimlikle mi tarif etmeliyim kendimi?” Hayko Bağdat, bu kitapla Müslüman mahallesinde salyangoz satmayı değil, salyangozun ta kendisi olmayı tarif ediyor. Anlamaya çalıştığı kadar anlatmaya da çalı-şıyor Rum olmayı, Ermeni olmayı ve sonuç olarak Türkiye’de hiçbir şey olamamayı! Sonuçta bu sadece Bağdat’ın hikâyesi değil; kadınların, çocukların, trans bireylerin, işçilerin, emekçilerin, gezicilerin, sağcıların, solcuların, ortada duranların, kısacası kirli siyasetin karşısında “azınlık” kalanların hikâyesi!

Hansel ve Gratel’in, evlerinin yolunu bulmak ümidiyle yol boyunca saçtıkları ekmek parçalarına benziyor Salyangoz’un bıraktığı iz nedense… Onu takip ederken kendinizi sahipsiz ölülerin dev maşatlığında bulursanız biliniz ki bu Salyangoz’un suçu değildir!

Salyangoz’dan tadımlık

“Ermeni olmayı, Ermeni olmamayı; Türk olmayı, Türk olmamayı, Sadri Alışık’ı, annemi, 6-7 Eylül’ü, adayı, Mino’yu, Ali’yi, evliliğimi, çocuklarımı, siyaseti, hayatımı... Her meselede yeni bir halka takılmış boynuma. Sevineyim mi, üzüleyim mi bilemiyorum. Halkaları çıkardığın anda ölüyorsun ya zaten... Kafamı, kafamın içerisindekileri taşıyamam artık o halkalar olmadan ya... Yeni halkalar takmaya cesaretim var mı bilmiyorum. Bu benim elimde mi? Buna ben mi karar veriyorum? Bu halkaları ben mi alıp taktım kendime, birileri mi zorladı? Bazı halkaları biraz erken yaşta mı taktılar hepimize?

Bir öncekinin acısı bitmeden yenileri mi takıldı?

Ben mi tuttum taktım yoksa, bilmiyorum.”

(Basın bülteninden)

 

Hayko Bağdat, 1976 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini Esayan, orta ve lise eğitimini Mıhitaryan Ermeni okullarında tamamladı. İstanbul Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne devam etti. Babasının vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002 yılında Yaşam Radyo’da azınlık sorunlarını gündeme taşıyan ve Türkiye’de ilk kez gerçekleşen “Sözde Kalanlar” adlı programın yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendi. 2003 yılında Marmara Gazetesi’nin Türkçe bölümünde haftalık köşe yazmaya başladı. 2007 yılında Hrant Dink’in ardından kurulan ve bu cinayete adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucularındandır. Çeşitli gazete ve dergilere makaleler yazan Bağdat, 2012 yılında İMC TV’de Roni Margulies ile beraber “Azı Karar Çoğu Zarar” programının yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendi. Bağdat, halen Taraf Gazetesi’nde köşe yazısı yazmaya devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Son değişiklik Cumartesi, 27 Aralık 2014 12:51
Yorum yapmak için oturum açın