Perşembe, 06 Aralık 2018 09:13

Arif Çağlar’ın “Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi alanıyla ilgili ilk bilgiler” yazısı üzerine

Ögeyi değerlendirin
(2 oy)
Arif Çağlar’ın “Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi alanıyla ilgili ilk bilgiler” yazısı üzerine Hava fotoğrafı: Oğul Özden

Arif Çağlar, “Adalar Postası”nda, “Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi Alanı’yla ilgili ilk bilgiler” başlıklı bir yazı yazmış.

Şahika Savran da, bunu Adalar Meclisi mail grubuna duyurmuş.

Arif Çağlar, Adalar’ın yaz kış açık tek kültür merkezi olan, kullanılabilir tek kamuya açık toplantı imkanına da sahip bulunan söz konusu alana, Adalı sivil toplumun sahip çıkıp, belediye ile Milli Emlak arasındaki çekişmeye kurban edilmemesini isteyerek başlattığı imza kampanyası ve etkinliklerle dalga geçer nitelikte bir yazı kaleme almış (19 Ekim 2018 tarihinde “Adalar Kent Konseyi’ne tahsis edilen emlak meselesi” başlıklı yazı), tepki veren herkesi “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak”la ve gaza gelmekle eleştirmişti.

Hepimizi “bilgi sahibi” kılmak için yaptığı yazışma ve çabaları için bin teşekkür.

Paylaştığı bilgi ve dokümanlardan da alıntılar yaparak (tırnak içinde italik olanlar yazıdan alıntılardır) olup bitenin özeti şu: (Meraklısı, konunun Adalar Müzesi ve Adaevi’ne ilişkin ayrıntısını, Adalı dergisinin 2010 ve sonrasındaki sayılarında ve hepsini de toplu olarak “Adalar’ın ve Adalar Vakfı’nın 30 yılı – Halim Bulutoğlu, Adalı Yayınları, 2013” kitabının Adalar Müzesi ve Adaevi bölümlerinde bulabilir.)

  • 01.2008 tarihinde Milli Emlak AKP’li Adalar Belediyesi’ne hazine arazisini koşullu olarak 2 yıllığına tahsis ediyor. Tahsisatın yapıldığı bu tarihten belediye seçimini kaybedip yönetimden çekildiği 29.03.2009 tarihine kadar yani 14 aylık süre zarfında AKP’li belediyenin bu araziyle ilgili herhangi bir çalışması olduğuna dair hiçbir belge yok.”
  • “CHP” (Farsakoğlu başkanlığındaki Belediye Yönetimi)“29 Mart 2009 yerel seçim sonucunda belediye yönetimini üstlendikten yaklaşık 9 ay sonra 14.12.2009 tarihinde 2 yıllık tahsis süresinin dolmasına 3-4 hafta kala Koruma Kurulu’na tahsis edilen parsel üzerindeki tescilli binayla ilgili rölöve, restitüsyon ve restorasyon” projelerini sunuyor. Rölöve ve restitüsyon projeleri onaylanıyor ama restorasyon projesi uygun bulunmayıp yeniden hazırlanmak üzere geri gönderiliyor.
  • Rölöve onaylandığı ve tehlike yarattığı için, binalar topluluğunun ana caddeye bakan, çatısı çökmüş, çevresi korumaya alınmış ana bölümünü, belediye, Koruma Kurulu’nun onayıyla 2010 Mayısında yıkıyor.
  • Ayakta kalan binaların bir bölümü, belediye birimlerince kullanılmaya başlanıyor. Bugün alanın en arkasında olan ve toplantı mekanı olarak değerlendirilen önü camlı tek katlı bina ile belediye tarafından haziran 2010’da demonte olarak yerleştirilen beyaz ahşap kulübe de içinde olmak üzere açık alan, belediye meclisinin onayıyla Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi olarak ilan ediliyor. Adalar Belediyesi ve Adalar Vakfı ortaklığı ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’na verilen Adalar Müzesi projesi kapsamında hızla elden geçirilip Adalar Müzesi’nin açık sergi alanını da içine alacak şekilde düzenleniyor ve bugünkü halini alıyor. Alanın tefrişi, sergilerin yapım ve sorumluluğu, sergi ve toplantı organizasyonlarının yönetimi sözleşmeye göre Adalar Vakfı tarafından üstleniliyor. Aynı yılın ekim ayında, Adaevi, iskele karşısında şu anda Helya Café’nin olduğu yerden bu alana, camlı mekana taşınıyor.
  • Bilindiği üzere, 2014 yılı mayıs ayında, yeni belediye yönetimi Belediye ile Vakıf arasındaki sözleşmeyi tek taraflı olarak feshediyor ve yaz boyu devam eden gerilimli dönemin ardından, 2014 ekiminde tarafların sulhen yaptıkları anlaşmayla Adalar Kent Konseyi Yönetimi’ne alan tüm demirbaşlarıyla ve malzemeleriyle birlikte, Adalar Vakfı tarafından zimmetle teslim ediliyor.
  • Tekrar Arif Çağlar tarafından verilen bilgilere dönecek olursak:
  • “14.06.2012 tarihinde Koruma Kurulu parselin durumu ve kullanımıyla ilgili yerinde inceleme yapılması kararı almıştır. Bu incelemenin sonucu olarak Koruma Kurulu 11.10.2012 tarihinde aldığı 735 sayılı kararla 1/1000 ölçekli plan hazırlanıp onaylanıncaya kadar Adalar Belediyesi’nin bu alanı kültür, sanat ve sergi alanı olarak kullanmasında 2863 sayılı yasa açısından sakınca bulunmadığını ilan etmiştir. Koruma Kurulu’nun aynı tarihli 736 sayılı kararındaysa “rölöve ve restitüsyon projelerinin onaylandığı anlaşılmış olmakla, restorasyon projesinin ivedilikle Kurulumuza iletilmesine, parseldeki uygulamalarla ilgili olarak Belediyesince mevzuat kapsamında gerekli işlemlerin yapılmasına karar verildi” denilmektedir.”
  • “Koruma Kurulu’nun derneğimize ilettiği belgeler üzerinde görülen hikâye bu kadardır ve buna göre son 6 yılı aşkın süre içinde konuyla ilgili Koruma Kurulu’na yansıyan başka bir gelişme olmamıştır. Adalar Belediyesi kendisinden ivedilikle istenilen restorasyon projesini hazırlayıp Koruma Kurul’una sunmuş mudur? Herhalde sunmamıştır ya da Koruma Kurulu’na sunulan restorasyon projesine hâlâ izin vermemiş olmalı ki yıkılan binanın yerine bugüne kadar yenisi yapılmamıştır. Bu parseldeki uygulamalarla ilgili olarak son 6 yıl içinde Adalar Belediyesi, Koruma Kurulu, Milli Emlak ya da İBB ne karar almıştır? Bunlar meçhuldür.”

Hikayeyi tamamlamaya çalışırsak eğer:

Bildiğim kadarıyla, 2013 yılı içinde  restorasyon projesi belediye tarafından yeniden hazırlatılmış ancak, daha önce hazırlanıp kurulca da onaylanan rölöveyle uyumsuzluk sorunlarıyla karşılaşıldığı için kurul onayına  sunulmamış.

2014 yılında işbaşına gelen yeni belediye yönetimi ise, çeşitli konuşma ve uyarılara rağmen bu alanla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunmamıştır. Gerekçe olarak da hep, alanla ilgili belirsizlik, Milli Emlak ile yaşanan sorunlar, tahsis iptali ya da süre uzatımının gerçekleşmemesi gösterilmiştir. 

Bir musibet bin nasihatten yeğdir misali, Milli Emlak tarafından Ekim 2018’de gönderilen alanın boşaltılması yazısına karşı belediye yönetiminin gösterdiği sahiplenici tutum devam etmeli, alanın tahsisinin yenilenmesi için yapılan yazışma ve görüşmelerin olumlu sonuçlanması için hep birlikte çaba gösterilmeli, ondan sonra da süratle başta restorasyon projesinin tamamlanması olmak üzere, yıkılan binanın yapımıyla ilgili yasal süreç başlatılmalıdır.

Ama en önemlisi, tüm bu süreçte, alanın bugünkü haliyle, kamuya açık bir kültür alanı olarak korunmasının sağlanmasıdır.

Bu konu tüm tartışmaların, yaşanmışlıkların üzerinde bir konudur ve Adalı sivil toplumun ikirciksiz sahiplenmesini gerektirir.

Adalar Demokrasi Meclisi’nin son iki toplantı başvurusunda karşılaştığı sorunlar da yakıcı bir şekilde göstermiştir ki, Adalar’da zaten yetersiz olan toplanma, bir araya gelme, konuşma-tartışma mekanları tehdit altındadır. 5 Temmuz 2017’de, Büyükada Ascot otelde düzenlenen toplantının polis tarafından basılıp, toplantı halindeki 10 insan hakları savunucusunun otel yöneticisiyle birlikte göz altına alınmasından sonra, Adalar’daki hiç bir otel bu ve benzeri toplantılara yer vermemektedir.   Buna en iyi toplantı mekanı olan Splendid Oteli de dahildir. Söz konusu otel ayrıca 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ev sahipliği yaptığı bir toplantı nedeniyle hedef gösterilmiştir. En son olarak Anadolu Kulübü’nün de, baskılardan nasibini aldığı, 2017-18 kış dönemine kadar izin verdiği toplantılara çeşitli bahanelerle kapıları kapadığı görülmektedir. Bunun son örneği Adalar Demokrasi Meclisi’nin önce Heybeliada Gönüllüleri Derneği, ardından Adalar Kent Konseyi üzerinden yaptığı başvurulara olumsuz yanıt verilmesiyle yaşanmıştır.

Açıktır ki, tüm Türkiye’de olduğu gibi, Adalar’da da sivil toplum girişimleri boğulmaya, sesleri kısılmaya, yaşam alanları yok edilmeye çalışılmaktadır.

Tüm bunlara karşı sesin yükselmesi gerektiği bir ortamda, Adalar’da eldeki tek kamuya açık ve yerel yönetim - sivil toplum kontrolündeki alan üzerinde, bu alanı da yok edecek, gözden düşürecek, hatta koruma kurulunun haksız bir şekilde bir zamanlar gündeme getirdiği üzere konut alanına dönüştürecek girişimlere herhangi bir şekilde prim verilmemelidir.

2014 Haziranında yapılan Adalar Kent Konseyi seçimlerini iki dönemdir üst üste açık farkla kaybetmiş bir grubun parçası ya da destekçisi olan Arif Çağlar’ın, Kent Konseyi yönetimine karşı kan davasına dönüştürdüğü  tutumunu, içinde bulunduğumuz bu şartları dikkate alarak yeniden değerlendirmesini tavsiye etmekten başka bir yol gelmiyor elimden.

Bilmem dinler mi?

Halim Bulutoğlu

5.12.2018

Son değişiklik Perşembe, 06 Aralık 2018 09:37
Yorum yapmak için oturum açın