Adalar, çok güzel bir insanı yitirdi.
Herkese karşı sonsuz bir sevgi ve saygıyla yaşamış, çalışmış, üretmiş bir insanı.
Cem Kuşadalı, 20 Ocak 2015 Salı günü aramızdan ayrıldı.
Yine her zamanki gibi sessiz sedasız.
27 Ocak 1940’da, Ankara’da doğmuş, 2 yaşında ailesiyle birlikte Büyükada’ya taşınmış, o gün bugündür hiç ayrılmamıştı. Sadece 5 gün sonra 75. yaşını kutlayacaktı Adasında, sevenleriyle. Olmadı.
O, Adalar’daki kimsesizlerin, yoksulların en büyük yardımcısıydı. Yıllarca Adalar Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nda görev yaptı. Her yardım isteğine yetişti. İhtiyacı olan herkese ayrımsız ulaştı. Hakkında tek bir şaibe çıkmasına meydan vermeden, yine sessiz sedasız, yine müthiş bir alçakgönüllülük ve sevgiyle görevini yaptı.
1 yıl öncesine kadar.
Adalar’da son 20 yıldır görev yapan her mülki amir için o kadar vazgeçilmezdi ki, bankacılıktan emekli olup da sözleşmeli olarak adımını attığı ve yarı gönüllü sürdürdüğü görevini son yıla kadar bırakamadı. Rahatsızlığı birkaç yıldır artarak devam ediyordu. Ama bunun bile farkına varılmasına izin vermedi. tedaviyle birlikte sürdürdü görevini. Aksatmadan, eksik bırakmadan.
Ben Cem Beyi, 1999 yılında, Adalar’a geldikten 2 sene sonra tanıdım. O dönemde Adalar Vakfı yönetim kurulunda görev yapıyordu. Aykut Bey'in başkanlığının ilk döneminde (2001-2003), genel sekreterlik görevini üstlenmişti.
O günleri Aykut Mutlu şöyle anlatmıştı, Adalar’ın ve Adalar Vakfı’nın 30 yılı kitabında: “Cem Kuşadalı’yı ben yönetim kuruluna rica ettim. Onu katip yaptık ve ilk bir iki yıl sadece Cem Kuşadalı ve ben vakfı götürdük, yani maddi manevi biz taşıdık. Biz Cem Bey’le Heybeliada tepelerine çıkarız, Hüseyin Rahmi Evine gideriz. İnönü evine gideriz. Büyükada’da bir taraflara gideriz. Bakarız ne yapacağımıza, ne edeceğimize karar veririz. Cem Bey’in verdiği emek çok büyüktür. Sessiz sedasız, adası için her şeyi yapan bir insan. Adayı gerçekten seven, mütevazı, gerçek adalı kim dersiniz bana, gerçek adalı Cem Kuşadalı’dır. Her ne kadar soyadı Kuşadalı ise de o bizim adalılardandır, onu hiç unutmam. Benim devrimle ilgili ve benim biraz güç aldığım cesaret aldığım insan Cem Bey’di. Yani onun o özverisiyle her şeyi yapması koşturması yorulmadan şikayet etmeden çalışmasıydı.”
Cem Bey, 2003 sonrasında da, Adalar Vakfı için çalışmayı sürdürdü. Mali işler, onun sorumluluğundaydı. Hiç karşılık beklemeden, tümüylü gönüllü olarak verdi zamanını, emeğini.
Vakfa katkısı çok büyüktü ama bunu hiç bir zaman dillendirmedi. Tam tersine, vakfın kendisine kattıklarından söz etti: “Vakıf sayesinde birçok değerli insanı tanıdım yakından. Adada az çok tanırdım ama teşvik-i mesaide bulunmak onlara yakın olmak benim için bir kazanç sayılır.” diyordu mesela kendisiyle yapılan bir söyleşide.
Kendisinin de emek verdiği vakfın Adalar’a katkısını ise şu kısacık cümleyle özetlemişti aynı söyleşisinde: “Vakıf adaya neler kattı? Valla adaya şu gördüğünüz yeri (Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi) kattı. Mesela Aya Nikola’daki müze alanını kattı. Bir dergi çıkıyor adadan isteyenlere çeşitli haberler bilgiler veriyor. Bir aktüalite kattı. Güzel oldu ne bileyim yazın her an buralarda konser gösteri falan bir şeyler oluyor. Bunları vakıf sayesinde oluyor.”
Yine aynı söyleşide, gençlere de bir çağrısı vardı: “Bizde planlananın yapılması biraz zordur da gençliği bu işe biraz çekmeye gayret edilse. Gençler buraya sahip çıkarsa, Adaların geleceği için belki daha iyi olabilir.”
Sevgili Cem Kuşadalı. Seni, o yumuşak, gülen yüzünü hiç unutmayacağız.
Rahat uyu.