Salı, 04 Ocak 2022 08:32

İBB ve Adalar Belediyesi Üzerinde Kayyum Hayaleti!

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

 

Sonunda oldu. Yüzyıllardır tüm dünyada Prens Adaları olarak bilinen İstanbul adaları bundan böyle TOKİ Adaları olarak da anılacaklar.

Erdoğan sözüdür; “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır”. Görülen o ki  “Türkiye’yi alan da İstanbul’u bırakmaz”  bu da bir Erdoğan uygulaması.  

Bu anlayışın ayak sesleri duyulmaya başladı.  Önce belediyelerin imar planı yapma yetkilerine “Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi” tebliğiyle el konuldu. Daha uygulamanın nasıl olacağına ilişkin ayrıntılar açıklanmamışken şimdi de kayyum atamalarıyla doğrudan belediyelere el koyma planları dillendirilmeye başlandı.

Olur mu? 

İçişleri Bakanı olarak Süleyman Soylu, önce TBMM Bütçe görüşmelerinde, sonra Erdoğan’ın konuşmasının ardından terör bağlantılı kişilerin işe alındığının saptandığını ,“Bir dernek var ve Apo’nun talimatıyla kurulmuş bir dernek. Buradan referansla İBB’ye bazı kişilerin girdiklerini gördük”  sözleriyle İBB ve Başkanı İmamoğlu’na yönelik terör bağlantılı özel soruşturma başlatıldığını söyledi.

Hemen ardından DİAYDER (Din Adamları Yardımlaşma Derneği) adlı bu dernekle ilişkin savcılık raflarında yıllanmış bir soruşturma dosyası için gözaltılar başladı. Hazırlanan 335 sayfalık iddianamenin ise 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildiğini de basından öğrendik.

Dava yargıda ve yargı kararını verecektir diyeceğim ama bu rastlantıyı bir kenara bıraksak bile basında Mahkeme Başkanı hakkında yazılanları ne yapmalı?

Verilen bilgilere göre; bu yargıç, Türkiye'nin adını siyasi davalarla tanıdığı birisidir.  CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nu 9 yıl 8 ay, HDP'nin eski eş başkanı Selahattin Demirtaş'ı 4 yıl 8 ay, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı'yı 2,5 yıl hapis cezasına mahkûm etmiş Anayasa Mahkemesi'nin Enis Berberoğlu kararına karşı direnmiştir.

Bu saptamalar ışığında açılan özel soruşturmanın niteliğine ve hedefine bir bakalım.

İçişleri Bakanı ilk açıklamasında işe alındığını söylediği “teröristlerin” bağlantılı (iltisaklı) oldukları örgütlerin de adını saymış, işe alınan 33 bin kişiden incelenen 12 bin kişinin, “455'inin PKK ve KCK kaydı, 80'inin DHKP-C, 20'sinin de MLKP, 2'sinin MKP kaydı vardır” demişti. Tamam da Bütçe görüşmeleri sırasında , Türkiye’nin tamamında toplam terörist sayısının 180’in altına düştüğünü söylemekteydi. O zaman sormazlar mı Türkiye’nin tamamında kaldığı söylenen PKK’lı teröristin 2,5 katından fazlası nasıl oluyor da İBB bünyesinde işe alınıyor?

Gene sormazlar mı terör örgütleri arasında adı sayılmayan DİAYDER hakkında tam da İBB’ye özel soruşturma emri verildiği dönemde bu örgüt mensuplarının bulunduğu öne sürülerek Avcılar Belediyesine operasyon yapılması ne anlama gelmektedir?

Bunun salt bir tarihi tesadüf olarak açıklanması ikna edici olabilir mi?

Bu çelişkiler neyin ya da nelerin göstergesidir.

Acaba ilçelerden başlayarak İBB’ye uzanacak bir operasyon mu öngörülüyor?

Terör bağlantısı var diyerek yazılacak bir iddianamenin ardından ve/veya yargılama başlatıldıktan sonra hakkında böylesi bir suçlama olan kişiyi görevde tutamayız mı denilecek?

Yazılıp çizilenlere ve söylenenlere bakılırsa İmamoğlu’nu görevden alarak onun yerine İstanbul Valisi görevlendirilecekmiş. Ya da  AKP ve MHP çoğunluğu bulunan İBB Meclisinde yapılacak seçimle AKP Grup Başkanı ya da AKP’li 1. ve 2. Başkan yardımcılarından biri İmamoğlu yerine Belediye Başkanı yapılacakmış.

Doğrusu hangisi, bilemem.

Yapabilirler mi onu da bilemem.

Ama yaptıkları yapacaklarının, söyledikleri düşüncelerinin işaretidir diyebilirim, diyebilirsiniz.

Öyle bir gelişme yaşanırsa kuşkusuz bu açıkça milli iradenin gaspı olacaktır.

Eğer bu proje doğru kabul edilirse, o zaman Adalar Belediyesi de büyük bir tehdit altında demektir. Nitekim Adalar Kaymakamının Belediye başkanlığına niyetli olduğu söylentisi, umarım gerçekten bir söylentidir öteden beri Adalar halkı arasında dillendirilmektedir.

Bilindiği gibi ada toprakları betoncuların göz diktikleri iştahlarını kabartan yerlerdir. Uzun zamandan beri buraları imara açmanın hesapları yapılmaktaydı. Marmara Denizi sahil şeridi ve adalarının Özel koruma alanı gece yarısı kararı bu öngörünün ilk adımı mıydı? Dahası planlanması İmamoğlu’nun seçilmesi öncesine giden faytonların kaldırılarak yerlerine akülü Adabüs ve ada taksilerin konulması projesi bu amaca hizmet edecek bir AKP projesi değil miydi? Anımsayalım Valilik kararıyla faytonlar trafiğe çıkmaktan alıkonulmuş, ruam gerekçesiyle atlar toplanıp dört duvar arasına kapatılarak 800 civarında atın telef olmasına yol açılmış. Böylece sorun İBB’nin yeni yöneticilerinin kucağına bırakılmıştı. O faytonlar kaldırılıp atlar ölüme mahkûm edilirken, öncesinde anakaradan gelip saat kulesinin önünde yerlere yatan, sonrasında da Saraçhanede İBB önünde çadır kuran, “hayvan severlerin” atlar ölürken sesleri bile çıkmıyordu.

Neyse bu konuyu bir başka sefere erteleyelim, gelelim kayyum (görevlendirme diyorlar) atama niyetlerine.

Bana göre böyle bir düşünceyi denemek isterler ama gerçekleştiremezler. Gerçi şimdiye kadar, Süleyman Soylu’nun açıklamalarına göre; “101 Belediye Başkanı görevden alınmıştır. Bunlardan 93’ü PKK, 8’i FETÖ iltisaklıdır”. Ana bunlar Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki belediyelerdir.  Türkiye’yi sarmalayan ayrımcı ve bölücü politik iklimde milli iradeyi tanımayan bu tür uygulamalara karşı çıkan hareketler pek cılız kalmış, çıkartılması gereken gür sesler duyulmamıştır. Adeta bu “görevden alma” ve “görevlendirme” doğalmış gibi sessiz kalınmıştır. Sonuçta işin ucu İBB’ye ve CHP’li ilçe belediyelerine gelip dayanmıştır. Yarın başta IYI Parti olmak üzere öteki siyasi partilere sıra gelecektir. Brecht bir kez daha doğrulanmıştır. Bütün siyasi partiler bu gelişmeden ders çıkarmalıdır.

Şimdi İBB ve CHP’li ilçe belediyelerine de 101 belediyeye yaptıkları gibi görevden alıp vali ve kaymakamları görevlendirilirse, bu milli iradeyi tanımaz tutumlar nasıl meşrulaştırabilir? Tüm Türkiye’de hem de seçim öncesinde, yükselecek infiali kestirmek hiç de zor olmasa gerektir.  

Bu göze alınır mı, hiç kimsenin akıl tutulmasına o derece esir olacağını sanmıyorum, daha da doğrusu sanmak istemiyorum.

Bir de dış dünya var. Hadi o 101 belediyeyi terörle bağlantılı perdesinin arkasında saklayabileceklerini sandılar diyelim. Ya İstanbul!

İstanbul’da seçimleri ikilettikleri ve kaybettikleri, sonrasında “topal ördek” muamelesi yaptıkları, bununla da yetinmeyerek milli iradenin verdiği iktidarı gasp ettiklerini ne içerde ne de dışarda kimseye anlatamazlar. Hukuk devletinin bu denli yok edildiği bir ülkeye değil yabancı sermaye, yabancı turist bile gelmez.

Her halde böyle bir sonucu iktidar da istemez.

Son değişiklik Salı, 04 Ocak 2022 09:08
Yorum yapmak için oturum açın