Salı, 04 Ocak 2022 07:33

MARMARA DENİZİ'Nİ KİRLETEN ŞİRKETE DAVA: "Marmara'nın Tabutuna Bir Çivi Daha Çakılmasın"

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)
MARMARA DENİZİ'Nİ KİRLETEN ŞİRKETE DAVA: "Marmara'nın Tabutuna Bir Çivi Daha Çakılmasın" * Fotoğraf: Arşiv / AA

Doğa ve yaşam savunucuları, Marmara Denizinde atık suların deşarjı yöntemiyle kirliliğe neden olan Tekirdağ Ergene Derin Deniz Deşarj A.Ş.'nin faaliyetlerinin durdurulması talebiyle dava açtı.

Sivil Adalıların da içinde olduğu bir grup doğa ve yaşam savunucusu Marmara Denizi’nde kirliliğin kaynağı olan şirketlerden Tekirdağ Ergene Derin Deniz Deşarj A.Ş.’ye atık su deşarjını durdurması istemiyle dava açtı.

Çevre aktivistleri, Ergene nehrinin Organize Sanayi siteleri tarafından kirletilen sularının yine bu organize sanayi sitelerinin yönetimleri tarafından kurulan bir şirket aracılığıyla Marmara Denizine “sözde” arıtılarak derin dejarjının yapıldığını kaydetti.

Davanın çevre mücadelesi ve iklim krizi açısından çevreye zararlı bir yatırımın önlenmesi veya karar vericilerin bu tarz uygulamalardan vazgeçmesi amacını taşıdığını kaydeden aktivistler, bugüne kadar Çevre Bakanlığı, belediyeler, meslek örgütleri, dernekler ve sivil toplum örgütlerinin de “asli görevleri olduğu halde” hukuki bir süreç başlatmadığına değindi:

“Bu davanın başarılı olması ancak herkesin konunun bir ucundan tutması, ekolojik hukuki düzenin, devletler ve küresel organizasyonlar ile  değil, adaletsizliklerin mağduru olan halkın ve onların örgütlerinin  mücadeleleri ile mümkündür."

Talepler

Doğa ve yaşam savunucuları mahkemeye sundukları dilekçede taleplerini şu şekilde sıraladı:

  • Davalı şirketin umuma ait bir su varlığı olan Marmara Denizi’ne endüstriyel atık suların deşarjı suretiyle gerçekleştirdiği müdahalenin ve muarazanın önlenmesi ve eski halin iadesi.
  • Mahkeme aksi kanaatte ise endüstriyel atık suların tamamıyla arıtılmak ve/veya mevzuattaki en yüksek teknoloji arıtma standartlarına uymak suretiyle deşarjı.
  • Davalı tarafın Marmara Denizi’ne yönelik fiilleri telafisi imkansız zararlara yol açacağından, davalı şirketin endüstriyel atık suların Marmara Denizi’ne deşarjı faaliyetlerinin dava sonuçlanıncaya kadar durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi.

Bilirkişi incelemesi talebi

Dava dilekçesinde Anayasa, Kıyı Kanunu, Çevre Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, İİK, HMK, Su Kirliliğinin Önlenmesi Yönetmeliği, Kirletici Salım ve Taşıma Kaydı Yönetmeliği’nin çeşitli maddeleri söz konusu işlemin durdurulmasının gerekliliği açısından gerekçe olarak gösterildi.

Ayrıca davalı şirket vasıtasıyla yapılan Ergene deşarjının Marmara Denizi’ndeki etkilerinin değerlendirilebilmesi, Ergene Nehri derin deşarj projesiyle Marmara Denizi'ne aktarılan atık su miktarının (günlük) ne kadar olduğu, Ergene Nehri derin deşarj projesiyle toplanan atık suların nasıl bir arıtma işlemine tabi tutulduğu, şirketin Marmara Denizi’ne deşarj ettiği atık sularda ve atık suların deşarj edildiği noktalarda kimyasal analizler yapılarak mevzuattaki deşarj standartlarına uyulup uyulmadığı sorularının cevaplanabilmesi ve şirketin Marmara Denizi’ne yaptığı deşarjın kirlilik yönünden etkilerinin anlaşılabilmesi adına bilirkişi incelemesi yapılması da talep edildi.

Ergene Havzası Koruma Eylem Planı ve müsilaj

Avukat Tunç Lokum tarafından kaleme alınan dilekçede Marmara Denizi’ndeki kirliliği açıkça gösteren rapor ve olaylara da değinildi:

“1989 yılından itibaren Haliç’i temizlemek adına ortaya atılan ve uygulanan derin deniz deşarjı, yani atıkların alt akıntıyla Karadeniz’e gideceği düşüncesiyle arıtılmaksızın 50-60 metre derinliğe deşarj edilmesi, Marmara Denizi’nin sonunu hazırlamıştır. Buna rağmen derin deniz deşarjı ismiyle anılan ve atıkların arıtılmaksızın Marmara Denizi’ne boşaltılması şeklindeki bu yöntem, ‘Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’ adı altında 2010 yılından itibaren yeniden gündeme gelmiş ve uygulamaya konmuştur.

“Ergene Havzası Koruma Eylem Planı ile, Meriç nehriyle birleşip Kuzey Ege’deki Saroz Körfezi’ne dökülen Ergene nehrine boşaltılan atıkların toplanarak 4,5 km açıkta Marmara Denizi’nin 47 metre derinliğine boşaltılması amaçlanmıştır. Projede, endüstriyel atık suların arıtma maliyetlerinden ve diğer külfetlerden kaçınmak adına arıtılmadan Marmara Denizi’ne deşarj edilmesi faaliyetlerini yürütmek için, 2 Nisan 2013 yılında davalı Tekirdağ Ergene Derin Deniz Deşarj A.Ş. unvanlı bir şirket kurulmuştur.

“Ergene Nehri’ni kirlilikten kurtarma mottosuyla yola çıkan Ergene Havzası Koruma Eylem Planı isimli proje neticesinde davalı şirket vasıtasıyla endüstriyel atıkların Ergene Nehri’ne değil, Marmara Denizi’ne boşaltılması, Marmara Denizi’ne asıl ölümcül darbeyi vurmuştur.

“Zaten yıllardır yoğun bir şekilde endüstriyel ve evsel atıklarla kirletilen Marmara Denizi, bir de Ergene Nehri’ne boşaltılan atıkların derin deniz deşarjı ile boşaltılması neticesinde ölmeye, hatta çürümeye başlamıştır. Marmara Denizi’ndeki çürüme kendisini 2021 yılının Nisan ayında ortaya çıkan müsilaj felaketiyle kendisini göstermeye başlamıştır. Oysa ki müsilaj aslında buzdağının görünen yüzüdür. Müsilajın Marmara Denizi’nde yarattığı tahribat deniz yüzeyinde görünen kirlilikten çok daha vahimdir.”

İhtiyati tedbir talebi

Dilekçede ihtiyati tedbir talebinin gerekçesi de şu sözlerle açıklandı:

“Ergene deşarjı ile birlikte Marmara Denizi’nin oksijensiz kaldığı, nefes alamaz hale geldiği, yoğun kirliliğin bir sonucu oluşan müsilajın denizdeki  oksijen seviyesinin yetersiz olması sebebiyle parçalanamadığı ve denizin dibine çöktüğü, denizdeki mercanların ve dipte yaşayan canlıların üzerini kapladığı, balıkların solungaçlarını tıkadığı, balıkların ve diğer canlı türlerinin ölümüne yol açtığı, canlı çeşitliğinin yok denecek kadar azaldığı, müsilajla birlikte deniz suyunda patojen bakterilerin ürediği, bunun salgın hastalıklara ve enfeksiyonlara yol açabileceği, Ergene deşarjı devam ettiği takdirde Karadeniz ve hatta Ege’nin de yok olma tehlikesi altında olduğu aşikardır.

“Ergene deşarjı devam ettiği müddetçe Marmara Denizi’ni kurtarmak için hiçbir şansımızın kalmayacağı, Marmara Denizi’nin oksijen seviyesindeki azalmaya bağlı olarak renk değiştirmeye başladığı, griden siyaha dönüşebileceği, Marmara Denizi’nin etrafının Çernobil gibi olacağı ve artık çevresinde yaşayan canlılara dahi zarar verebilecek duruma geleceği, denizdeki patojen bakterilerin salgın hastalıklara yol açabileceği bilim insanları tarafından açıklanan acı gerçeklerdir.”

"Tabuta bir çivi daha çakmamak için..." 

Dilekçede somut bilimsel veriler ışığında şu tespitlere yer verildi:

  • Ergene deşarjı ile birlikte Marmara Denizi’nin oksijensiz kalmış ve nefes alamaz hale gelmiştir. 
  • Yoğun kirliliğin bir sonucu oluşan müsilaj, denizdeki  oksijen seviyesinin yetersiz olması sebebiyle parçalanamadığı ve denizin dibine çöktüğü, denizdeki mercanların ve dipte yaşayan canlıların üzerini kapladığı, balıkların solungaçlarını tıkadığı, balıkların ve diğer canlı türlerinin ölümüne yol açmıştır.
  • Denizdeki canlı çeşitliği yok denecek kadar azalmış, müsilajla birlikte deniz suyunda patojen bakterilerin ürediği, bunun salgın hastalıklara ve enfeksiyonlara yol açabileceği, Ergene deşarjı devam ettiği takdirde Karadeniz ve hatta Ege’nin de yok olma tehlikesi altında olduğu tespit edilmiştir.

Doğa ve yaşam savunucuları adına teslim edilen dilekçede “Marmara Denizi’nin tabutuna bir çivi daha çakmamak için, Karadeniz ve Ege’nin de yok olmasını önlemek için, davalı şirketin Marmara Denizi’ne deşarj ettiği atık suların deşarjının derhal durdurulmasına karar vermek gerekmektedir” denildi.

(Bu haber, 14 Aralık 2021 tarihli Bianet’de yayınlanmıştır)

Son değişiklik Çarşamba, 05 Ocak 2022 00:33
Yorum yapmak için oturum açın